28

15K 1K 235
                                    

*iyi okumalar

Doruk daha önce geldiğinden bu sefer Kürşat'ın çalıştığı mahalle çarşısını kolay bulmuştu. Yaklaştıkça heyecandan uyuşmaya başlayan zihnini yerinde tutmaya çalışıyordu. Bu kadar heyecanlanması hiç sağlıklı değildi. Esnafların olduğu sokağa girmeden derin bir nefes alıp, verdi. Dayak yiyeceğinden heyecanlı olabilirdi. Doruk bunu hesaba katarak gelmişti.

Durduğu yerde, önünden geçenler ona garip garip bakıyordu. Üstündeki kıyafetin gayet normal olduğunu düşündü. Her zamankinden daha tatlı giyinmişti çünkü Kürşat'ın onu böyle görmesini istiyordu. Yine de dönüp bön bön bakacakları kadar garip durmamalıydı. Çaprazda ona kitlenen gençleri görünce sinirle nefes verdi. Beklemekten vazgeçip ilerleyecekken içlerinden biri öne çıkıp, ona laf attı.

"Ne lan bu hal totoş?"

Doruk, kirpiklerini titretip, parmağıyla kendini işaret ederek "Bana mı dedin?" diye şaşkınca sorunca, genç ona doğru ilerleyip kafasını salladı.

Yanındakilerde onlara doğru yaklaşmışlardı. Doruk birden çevresini saran gençlerle neye uğradığını şaşırdı. Üstelik bu gençler, daha liseliydi. Tiplerinden ve giyinişlerinden belliydi. Küçücük çocuklar ona laf atıyordu.

"Saygı da kalmamış orospu çocuklarında." diye mırıldandı.

Karşısındaki herif "Bu mahalleden misin lan sen?" deyince, Doruk göz devirdi. İlk geldiği zamanda bu soruyla karşılaşmışlardı. Nüfus müdürlüğünde ya da kaymakanlıkta bile bu kadar yeri yurdu sorgulanmamıştı.

"Senden büyüğüm ben çocuğum. Abinle düzgün konuş."

Serseri gülerken, diğerleri de gülmeye başladı. Doruk iyice etrafını çevirmiş genclerde gözlerini gezdirdi. Onu sıkıştırmak için hareket ediyorlardı. Sırf kıyafetleri yüzünden dayaka yeme ihtimali şaka gibiydi. Kadıköy'den bu tarafa randevu dışında geçmediğinden, burdaki yaşam kalitesinin düşüklüğünü yeni yeni kavrıyordu.

"Abiyi sikiyorlar gibi. Nonoş musun totoş musun?"

Diğerleri tekrar gülünce, Doruk 'bunlar ne demek amına koyayım' diye düşündü. Farklarını bile bilmiyordu.

Yüzünü yüzüne yaklaştıran çocuğu iter itmez yanındaki iki kişi omuzlarını kavrayan veletler de onu duvara itmişti. Sertçe çarpan sırtıyla acıyla inledi.

"Ne istiyorsunuz?"

"Var mı paran?"

Elini cebine atan çocuğun eline vurdu. Gündüz vakti gasp ediliyordu. Üstelik hem hakaret yiyip, hem de gasp ediliyordu.

"Aileniz versin size paranızı."

Liseli olan çocukların ondan daha uzun olmasını yadırgamadı. Zaten yüzlerinden belliydi yaşları. Max 17-18 yaşlarındalardı.

Önde köpek sürüsünün çobanı gibi gözüken çocuk "Tutun şunu." deyince az önce omuzlarını tutan iki kişi tekrar ona yöneldi. Doruk'da yapabileceği en mantıklı şeyi yaptı. Birini hızla itip, kendisine dokunmalarına fırsat vermeden kaçmaya başladı. Önce ara sokağı bitirip sonra esnafların olduğu yere döndü. Kahvehanenin önünde oturan adamların yanından Usain Bolt gibi geçip, marangozcuya ulaştı. Kendini içeri atar atmaz, göz göze geldiği bedenle derin bir nefes verdi.

Hızla "Ben geldim!" deyip, arkasına baktı.

"Yalnız da gelmedim."

Kürşat yanına koşan bedenle kaşlarını çattı. Doruk birden onun kolunu tutup arkasına geçmişti. Marangozhanenin önünde semtin liseli serserilerini görünce Kürşat dikleşti.

Sev Sevebilirsen (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin