72

9.9K 785 234
                                    

*iyi okumalar 🖤

Kürşat, özlemiyle yandığı çocuğa yazdıktan sonra kuduracağını bilmiyordu. Bir iken iki olmuş, siniri geçmişken tekrar çıkmıştı. Doruk'un geçmişindeki kişilerin kaç tane olduğunu düşünmek istemiyordu. Arkadaşlarıyla takılmış olması, onun umursamazlığının kanıtıydı. Kürşat sakin sakin konuşmak isterken, Doruk bunu mümkün kılmıyordu.

Her zaman yaptığını yapıp, öfkesini şiddetle dışarı vurdu. Mahallesinde gezip, yiğitlik taslayan birkaç dallamadan hıncını çıkarırken, rahatlamadı. Yumruğunun üstü kan olmuş, yerdeki bedenler ölü gibi hareketsiz kalmıştı.

'Zahit'

Bu piçi görmediği için sevinmeli miydi? En azından birlikte yemek yememişlerdi. Kürşat sinirle gülerken cebindeki paketi çıkardı. Geçmiyordu lanet öfkesi. Çakmağı yanmayınca sokağa fırlatıp küfretti. Ayağının altındaki bedeni tekmeleyip "Çakmak var mı piç?" dediğinde inlemeye devam eden çocuğu ayağıyla çevirdi. Eğilip cebini yoklarken, bulduğu çakmakla dikleşip, sigarasını yaktı.

Doruk onun sınavıydı.

Asla ona uymayan ama uymasını deli gibi istediği biriydi. Onun tadını aldıktan sonra müptelası olmuştu. 12 yaşından beri içtiği sigarayı bırakıp, onu bırakamazdı. Ona siktir git dedikten sonra, kendisinin gitmesi de bu yüzdendi. Gidişine dayanamazdı Doruk'un, dayanamamıştı da.

Kürşat, Doruk'a hala 'sevgilim' gözüyle bakıyordu. Yanlış yapan, yanlış yaptığı sevdiğiydi.

Sigaradan derin bir nefes çekip, dumanı soğuk havaya üfledi. Doruk'un Fransa için söyledikleri aklına gelince içi gitti.

Kürşat, son konuşmalarını ezbere biliyordu. Yazdığı her açıklama zihninin en berrak köşesindeydi. Kürşat'a uymamıştı açıklamaları. Kabul etmek istememişti. Kendisinin kabullendirmek istediği şeyler vardı. Doruk, geçmişini siktir etmeli ve ona gelmeliydi. Eski dediği piçlerle görüşmemeliydi. Çünkü Kürşat düşüncesiyle çıldırdığı şeyin sürekli yanlarında olmasına dayanamazdı. Şimdi o şeyler çoğalıp, yenilenmişti.

Kürşat yanlış mı anlıyordu bilmiyordu. Doruk için yaşadıklarının ciddiyetinden emin değildi. Bildiği tek şey Doruk'u deli gibi sevdiğiydi. Bu yüzden yazıp durmuş, kapısını aşındırmıştı.

Onsuz olmuyordu. Onlayken çok güzel olmuştu. Onun geçmişiyle olmuyordu. Geçmişini bilmezken çok güzel olmuştu.

Kürşat diğerlerini sindirebilmişti. Mahallesindeki iki piçi bile sindirmişti. Çünkü onlar bir daha Doruk'a ulaşamazdı. Zahit ve Uğurcan, bu iki piçi asla kabullenmeyecekti.

Korkusu vardı.

Doruk 'kabullenmiyorsan siktir git' deyip, kendisi gibi ona siktir çekebilirdi. Zaten gitmişti, numarasını engellemek kolay olurdu. Bu düşünce içini kavurdu.

Kürşat, Doruk'u geri istediği için yazmıştı. Nasıl olacağını bilmiyordu ama istiyordu. Tüm bu karmaşayı çözmelilerdi. Yoksa mahallede sağlam kalan genç olmayacaktı.

Sigarasını atan Kürşat, ellerini cebine sokup ilerlemeye başladı. Yine bir gece berduş gibi geziyordu. Kalbi de Doruk gittiğinden beri berduş olmuştu.

Şimdi ona yazsa, yine delirecekti. En iyisi biraz daha sakinleşmekti. Kürşat çocuğu yeterince kırmıştı. Daha çoğu, kendisine zarardı. Yazarken belli olmuyordu ama, yazan da kırdığıyla kırılıyordu.

*

Doruk: Yazmadın/-sil

Doruk: Selam/-sil

Doruk: Hani konuşacaktık/-sil

Doruk: Kürş/-sil

Doruk elindeki telefonu tamamen kapatıp, yastığının altına soktu. Yoksa dayanamayıp yazacaktı Kürşat'a. Kendine denilen onca şeyden sonra, alttan alan olamazdı. Bu yüzden Kürşat onu alttan almalıydı. Kendi hatalarını biliyordu ama aldığı karşılık çok fazlaydı.

Doruk, kendine orospu ve siktiğim diyen sevgilisini unutamıyordu. Bu iki kelimeyi lügatından çıkarmak isterdi. Kürşat'ı çok özlemişti. Onunla son kavgaları canını yaksa da öncesi çok güzeldi.

Sevgili oldukları zaman geçirdiği vakitler aklına geliyordu. Kürşat'ın iş yerine gidip akşama kadar onu rahatsız ederdi. Kürşat ise etrafta başıboş gezen Doruk'tan rahatsız gibi durmazdı. Doruk'a dolap montelemeyi ve sandalye yapmayı öğretmişti. Doruk, bundan çok keyif almıştı. Kürşat'la yaptığı her şeyden keyif alıyordu. Kürşat'ın patronu Cumali olmadığında, Kürşat'a sırnaşırdı. Kürşat ilk başlarda biraz kassa bile, sonra ilk seviştikleri oda uğrak yerleri olmuştu. Doruk için, Kürşat'ın onu sevdiğini hissettiği gün, hayatının en mutlu günüydü. Kendisinin üç katı yiyen sevgilisi, onun yemek yemesini 'sıfır' olarak görüp midesi patlayana kadar elleriyle beslemişti. Doruk'u annesi bile elleriyle beslememişti. Bu yüzden midesi bulansa bile ses etmemişti. Üstelik Kürşat onun o gece karnını öpüp, kafasını yaslayarak uyuduğu an, sevildiğini hissettiği andı. Söylemesi ve göstermesi çok farklıydı. Doruk o andan itibaren, Kürşat'a tamamen bağlanmıştı.

Kürşat ona diğerlerine davrandığı gibi davranmıyordu. Yunus'un ensesine sürekli şaplak atar, Hamdi'yi arada yumruklar ve Osman'a bolca küfrederdi. O sert adam, kendisini kollarına aldığında sevgi dolu oluyordu. Odundu, fazla romantik değildi ama Doruk bundan şikayet etmiyordu. Yavrum demesi bile yetiyordu. Güzelim dediğinde eriyordu. İşte her şey bu kadar güzelken, berbat olması katlanılmazdı.

Doruk, kendisini elleriyle besleyip, sevişme sonrasına masaj yapan, her fırsatta saçlarını öpen adamın son yaptıklarını sindiremezdi. Çünkü o an herkes olmuştu. Sövdüğü Osman'dan, ensesine vurduğu Yunus'tan farkı kalmamıştı. Doruk kendisine inmeyen yumruk, inmedi diye sevinemiyordu. Zaten Kürşat o an ona vursa gerçekten toparlanamazdı. Sözleri yüzünden bile hala toparlanamıyordu.

Onu o kadar güzel seven adam orospu demişti. Sevişirken 'güzelim, yavrum' diyen adam sikiştiğim diyerek onu ezip geçmişti. Tüm bu olanlardan sonra Kürşat'ı hayatından çıkarmak belki de yapması gerekendi.

Ama o hayatının en sevgi dolu anlarını, yaşanmamış sayamazdı. Ya da bir daha sevilmeyeceğini kabullenemezdi. Kürşat, onu her şeyiyle kabul etmişti. Sonra da her şeyiyle vurmuştu.

Doruk, onun yaptığı hatayı kendi gibi anlamasını istiyordu. Onu parçaladığı gibi birleştirmeliydi. Kendini toparlayacak hali yoktu.

Doruk, Kürşat'a deli gibi aşıktı. Hayatında ilk defa birini sevmişti. Kendine zıt olan adamla gayet uyumlu olabildiklerini görmüştü. Uyumsuzluk başladığı an ise yapabilecekleri en kötü şeyi yapıp, birbirlerini çiğnemişlerdi.

Gerçi Doruk, Kürşat'la son konuşmasına kadar alttan almaya devam ediyordu. En son Allah belanı versin yazdığında bile defalarca tövbe etmişti. Agnostik birinin tövbe etmesi komikti. Agnostik birinin Allah belanı versin demesi de komikti ama bunlar hep kalıplardan dolayıydı.

Doruk, dayanamadan tekrar telefonu açtı. İnterneti açar açmaz bildirimler düştü. Doruk, kalbinin duracağını hissetti.

Sev Sevebilirsen (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin