74

10.3K 702 173
                                    

*iyi okumalar 🖤

Doruk, geniş ve yüksek merdivenlerden inince alıştığı insan kalabalığını gördü. Onu görünce eğilip selam veren insanların arasından, mutfağa ilerledi. Karnı acıkmıştı.

Annesi yemek saatleri dışında, evin içinde yemek yenmesini istemiyordu. Doruk, onun sıkı kurallarını çiğnemekten zevk alıyordu. Onun oğluydu, çalışanı değil. 

Doruk, mutfağı tamamen boş görünce şaşırmadı. Öğle yemegine daha çok vardı. İşi olmayanın etrafta gezmediğini görmüştü. Buzdolabını açıp, kahvaltılıkları tezgaha dizdi. Sandiviç ekmeğinin içini doldururken arkasından şaşkın bir nida duyuldu.

"Sevgilim, burda ne yapıyorsun?"

Doruk, Bernice'e kısa bir bakış atıp sandivicini kapattı. Yaptığı şey belliydi.

"Acıktım"

"Senin için meyve hazırlatırdım. Bu çok sağlıksız."

Doruk omuz silkip, elindekini yemeye başladı. Annesi ona yemek yiyor diye kızmamıştı. Kızmasını beklerdi.

Bernice, üzerinde kırmızı, vücudunu saran elbiseyle 43 yaşında gibi durmuyordu. Asaleti, duruşu, bakışları genç ve diriydi.

Doruk, çökmüş bedeniyle annesinden daha yaşlı hissetti. En azından ruh olarak.

Bernice "Sağlıksız beslenmekten kilo almışsın. En son görüştüğümüzden beri 7-8 kilo aldın, değil mi sevgilim?" dediğinde, Doruk şaşırmıştı.

Tam 8 kilo almıştı ama annesinin bunu farkedeceğini sanmıyordu. Kadının, onun yüzünü bile arada unuttuğunu düşünürdü. Sandiviçten kopardığı lokmayı yedikten sonra kafasını salladı. Kürşat ona fazlasıyla kilo aldırmıştı. Doruk, bünye olarak kilo alamadığını sanırdı. Kürşat'tan sonra öküz gibi yemediği için zayıf olduğunu farketmişti. Kürşat'ın her sabah kapalı pide üstünde erittirdiği kaşar ya da kızarttırdığı sucuk kahvaltıları oluyordu. Pide olmazsa, bol ekmekle yenen menemen vardı. O da olmazsa ciğer ya da kavurmalı tost yaptırıyordu. Doruk, etçil bir insana dönmüştü. Başta 'yemem' derken, sonradan 1.5 porsiyon kavurmalı tost yer olmuştu. 8 kilo, yediklerinin yanında az kalırdı. Geldiğinden beri geçen zamanda yemekten kesildiğinden 2-3 kilosunu vermiş olabilirdi. Dün Kürşat'la konuştuktan sonra iştahı yerine gelmişti. Moralinin düzeldiğini saklamıyordu.

Bernice "Babana buraya geldiğini söylememişsin. Az önce konuştuk, oldukça şaşırdı. Yeni numaranı verdim ona. Ararsa konuşursun" dediğinde, Doruk sandivicini tamamen gömmüştü.

Bir insan oğlunun ülke değiştirdiğini iki hafta sonra öğrenir miydi? Doruk, babasının annesinden farkı olmadığını biliyordu. İkisi de onunla son derece ilgisizdi.

Ellerini ıslak mendille silerken "Bir şey dedi mi?" diye sordu.

Annesi "Kızdı, her zamanki gibi. Kendisinden habersiz bir şeyler yapılmasına katlanamaz" diye homurdandığında, istemsizce gülüp "Senin gibi Bernice." dedi.

Annesi bu dediğine kızmak yerine hafifçe kahkaha attı. Doruk, annesiyle yaşamaya alışıyordu. İlk başta garip gelmişti ama çok da kötü gitmiyorlardı.

Kalçasını arkaya yaslayan kadın, bordo ojeli tırnaklarıyla tezgahta ritim tutmaya başladı.

Kaşlarını kaldırıp "Gülümsemeye başladın. Toparlandın mı sonunda?" diye sordu.

Doruk, dudağını ısırıp "Daha iyiyim." dedi.

Annesi kendince onu toparlamaya çalışıyordu. Doruk, bunu hissediyordu. Başarısız ve son derece kötü çabalar olsa bile, annesi bir şeyler deniyordu. Başta birkaç kadınla randevu ayarlamış, sonra eve mankenler çağırmıştı. Doruk hepsine yüz buruşturunca kadınları boşverip, oğlunu kıyafetlere boğmuştu. Bu da Doruk'u mutlu etmeyince, annesi ona bir at satın almıştı. Doruk, annesi onun için uğraşmaz sanıyordu. Tüm bunları yapan kadın, akşam uyumadan önce onu hiç umursamıyormuş gibi odasına çekilir, sohbet etmezdi. Bu yüzden, Doruk'ta annesine kararsız davranıyordu. Bazen soğuk, bazen sıcaktı. Annesi ona nasılsa, öyleydi.

Sev Sevebilirsen (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin