*iyi okumalar 🖤
Kürşat, ulaşamadığı çocuk yüzünden her geçen an daha da öfkeleniyordu. Uğurcan durmadan ona yazıp, ağzına edip engelliyordu. Sonra engeli açıp aynı boku tekrar yiyordu. Kürşat, Doruk'a ulaşmanın tek yolunu kapamamak için sakin kalmayı denemişti ama buraya kadardı.
Mahallenin başında beklerken, gelen çocuğu görüp iyice duvara girdi. Çocuk ona doğru döndüğü an, omzundan kavrayıp duvara yapıştırmıştı.
"Ne oluyor?"
Kürşat, Uğurcan'ın yakasını sertçe kavrayıp, yüzünü yüzüne yaklaştırdı. Çocuğun yutkunduğunu gördü.
Dişleri arasından "mesajdaki gibi dökül bakalım" dediğinde, Uğurcan kaşlarını çatıp "Demek sonunda şiddetini salıyorsun" dedi.
Kürşat bu piçin ağzını yüzünü dağıtmak istiyordu. Doruk'a dokunduğu parmaklarını tek tek kırmak ve sikini kesip ağzına vermek vahşi zihninin hayaliydi. Bunu yapmasının tek engeli aynı zamanda neden olan Doruk'tu. Kürşat o gittikten sonra battığını hissediyordu. Daha dibe giremezdi. Bu yüzden içindeki şiddeti en az tutarak, Uğurcan'ın burnuna kafasını geçirdi.
İnleyerek burnunu tutan çocuğun yakasını bırakıp "Numarayı ver" dedi.
Uğurcan orta parmak çıkarıp "Bok alırsın" dediğinde parmağını tutup çevirdi.
Uğurcan inleye inleye çırpınırken, Kürşat 'kır' diyen zihniyle savaşıyordu.
"Sen harbi barzosun ah!"
Kürşat sinirle dişlerini sıkıp tuttuğu parmağı bıraktı. Parmağını ovuşturan herifin cebine elini attığında çırpınmasını görmezden geldi. Telefonunu çıkardığında Uğurcan üstüne atlamış, Kürşat'ta onu duvara yapıştırmıştı.
Sertçe "Belanı sikmemi istemiyorsan, dur yerinde" deyip, ekranı açtı. Şifrenin olmamasıyla rahatlayıp hızla rehbere girdi. Doruk yazınca çıkan 2 sayısı, hızla yumuşamasını sağladı. Geçen zamanda ölmüştü anasını satsın. Doruk'u bırakan kendisiyken, bırakıldıktan sonra gerçeğin farkına varmıştı. O, Doruk'u tamamen hayatından çıkarmamıştı. Ulaşabileceği bir yerlerde olmasına ihtiyacı vardı. Sesini duymalı, uzaktan da olsa görmeliydi. Düşünceleri aynı olmasına rağmen, öfkeli olduğu çocuğu, görme isteği her şeyin önüne geçiyordu. Numarayı, kendi telefonuna geçirip, acıyla sırtını tutan piçe telefonu attı. Telefon Uğurcan'ın kucağına düştü.
Kürşat ona tiksintiyle bakıp "Bir daha, Doruk'la arama girersen, seni aranamayacak hale getiririm" diye soludu.
Uğurcan "Seni hayvan!" diye homurdanıp, acıyla inledi.
"Doruk'u hak etmiyorsun sen. Barzo herif. Onun gibi yumuşak birine yakışmıyorsun."
Kürşat 'sen mi yakışıyorsun?' Diye düşünürken, bunu söyleyemedi bile. Cümlelerde bile ikisini yan yana düşünmek berbattı.
Boynunu kütletip "Canın değersiz mi bu kadar?" dedi.
Uğurcan ona öfkeyle bakarken "Bir daha üz o çocuğu, seninle aynı dilden konuşan insanları üstüne salarım. Biz anlaşamayız çünkü kıro" diye saydırdı.
Kürşat göz devirdi. Daha fazla bu piçi dinlemesine gerek yoktu. Elindeki telefonuna bakıp, sıktı. Sonunda istediğini almıştı. Doruk'u merak etmekten kafayı yemişti. Onun için, bu piçe bile katlanmıştı. Kürşat deli gibi pişmandı. Pişmanlığının nedeninden emin değildi. Bu şerefsiz için dediklerinin arkasındaydı. O an o yeri terketmekte haklıydı. Yine de olması gerekenden daha fazla kırıcı olmuştu. Geç gelen pişmanlığın bir önemi varsa, Kürşat bunu gösterecekti. En azından bazı konularda.
![](https://img.wattpad.com/cover/291661706-288-k153784.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sev Sevebilirsen (bxb)
RomanceTAMAMLANDI "Ben beni güzel sevebilecek birini istiyorum." "Ama aradığın şey güzel sikebilecek biri."