40 Kavga

13.3K 904 262
                                    

*iyi okumalar

Kürşat, odasına geçip giyinmeye başlamıştı. Çakısını cebine sokarken, içeri dalan Doruk'la birkaç saniye durdu. Doruk'un gözleri anında çakıya kayıp, irileşmişti.

"Aşkım onu bırakır mısın?"

Kürşat üstüne tişörtü geçirirken "Ne olur olmaz diye." dedi.

Kavgalarda döner bıçağından, kelebeğe, muştaya, sopaya kadar her şey getirilirdi. Kullanıp kullanılmayacağı gidişata bağlı olurdu. Genelde de kullanılırdı. Kürşat, yumruklarıyla karşısındakini mezara gönderebilecek adamlardandı. Dediği gibi, bu sadece ne olur olmaz diyeydi.

Doruk ise kadıköy bebesi olarak, bu tarz kavgaları çok görürdü. Yine de onun oturduğu tarafa uzaktı. Uzaktan bildiği kavgaların, yakından birinin yapacak olması onu rahatsız etmişti.

"Ne olur olmaz diye birini öldüremezsin."

Kürşat çok rahat şekilde "Bunla kimse ölmez." deyince, Doruk "Rahatladım amına koyayım." dedi.

Kürşat, Doruk ne zaman küfretse gülümsemesini bastıramıyordu. Baştan aşağı elit olan çocuk, argodan uzak büyümüş gibi gözüküyordu. Yine de Hamdi ile küfürlü konuşmalarına bile uyum sağlamıştı.

"Çıkacağız birazdan. Sen burda yatarsın."

Doruk, Kürşat'ın gösterdiği yatağa kısaca bakıp 'hiç rahat gözükmüyor' diye düşündü. Yine de bu düşüncesini dışarı vurmadı.

"Ben de mi gelsem?"

"Yavrum oyun oynamaya gitmiyoruz."

Doruk göz devirirken, Kürşat onun yanına gelmişti. Daha yeni olan ilişkilerine başlarken yabancılık çekeceğini düşünse bile ilk haftadan iyi idare ediyorlardı. Kürşat ona dokunurken de tereddüt etmiyordu. Parmaklarını, Doruk'un sivri çenesine dolayıp hafifçe okşadı.

"Uyu sen."

Doruk, en ufak temasta çarpan kalbine küfretse bile, sorun değil diye düşündü. Elbet buna da alışırdı.

"Bekleyeceğim seni."

Bir nevi 'erken gel' demek olan cümleyi kurdu. Kürşat bunu anlamayacak kadar odundu.

"Sen bilirsin."

"Odun ya."

İkisi birlikte odadan çıktı. Halası, onlara 'hele bir yaralı gelin, evi başınıza yıkarım' adlı şarkısını söylüyordu.

Hamdi odadan çıkan iki bedende gözlerini gezdirip "Yunus aşağıdaymış abi" dedi.

Kürşat kafasını sallayıp, kapıya ilerledi. Hamdi'de onun peşinden geldi. Birlikte evden çıkıp, binanın önüne indiler.

Elinde sopayla bekleyen Yunus, onları görünce sırtını yasladığı arabadan ayrılmıştı.

"Ellerim kaşındı sizi beklerken."

Hamdi "Geçer birazdan kaşıntısı." deyip, yanına ilerledi.

Diğer mahalledeki piçlerin geleceğinden haberleri vardı. Onlar, orospu çocukları gibi mekan basmazdı. Adam gibi gider, dövüp gelirlerdi. Parka doğru ilerlemeye başladılar. Osman'da parka ulaşmadan önceki son yokuşta onlara katılmıştı. Parkta bekleyen diğer grubu görünce, Kürşat sırtını dikleştirerek yürümeye başladı.

Efekan, Söğüt, Mert ve Ferit onları bekliyordu. İbnelik yapıp fazladan adam getirmemişlerdi. Kendileri de adam olmadığı için eksik bile sayılırlardı.

Onları gören Efekan ilk dikleşen oldu. Belindeki silahı düzelterek, yüzüne alaylı bir gülümseme yaydı.

"Ooo kürtçükler gelmiş."

Hamdi "Kurtçuk sahibini görür görmez havladı." dediğinde, Efekan'ın gülüşü anında silindi.

Nefret ediyordu bu kansızların semtlerinin her yerine yayılmasından.

"Kürt, az sonra efendi kim öğreneceksin."

Kürşat, boynunu kütletip "kürtü küfür gibi bastıra bastıra söylediğin gibi basıcam senin gırtlağına" der demez diğerleri de dikleşmiştti.

Efekan'ın gözleri anında aralarında en uzun olan herife döndü. Sürünün başı oydu. O başı kesemediği için çıldırıyordu.

Söğüt "Küfür gibi ırkınız var kansızlar." der demez kavga başladı.

Kürşat ilk, en son lafı söyleyen orospu çocuğunu Allah'ına kavuşturmaya karar verdi. Yakasına yapıştığı herifi tellere yapıştırdı. Suratına art arda yumruk atmaya başladı. Diğerleri de kendisine en yakın olan adamı almıştı. Osman, kısa boyuyla en uzun herifi hedef alıp boy avantajına gitmeye karar verdi. Mert'in beline yapışıp ikisini birden yere düşürdü. Sonrada art arda Allah ne verdiyse vurmaya başladı. Çok geçmeden onu altına alan herif de karşılık vermeye başlamıştı. Yunus, Efekan'ı, Hamdi'de Ferit'i aldı. Tabi çok geçmeden dövdükleri adamı değiştirmişlerdi. Çünkü Hamdi, kendi tarafına düşen Efekan'ın gırtlağına sarılmıştı.

"Tekrar et dediklerini minik kurt."

Efekan zor nefes alırken, Hamdi vahşi bir sırıtmayla yüzüne eğildi "Tabi tekrar edecek nefesin kaldıysa."

Yunus, Ferit'den dayak yemeye başlamışken, adam değiştirdiğine pişman oldu. Hızla getirdiği sopaya devralıp adamın karnına geçirdi. Tabi bu kavgayı bir üste taşıyacsk ilk hamleydi. Yumruklar bitti demekti.

Bunu gören Efekan, ellerini boğazına sarılan ellerden çekip belindeki silaha götürdü. Çıkarıp, Hamdi'nin sırtına dayarken aldığı zor nefesle konuştu.

"Delik deşik olmak istemiyorsan çekil üstümden soysuz."

Hamdi, belindeki hissettiği aletin ne olduğunu anlarken, sıktığı boynu yavaşça gevşetti. Osman kan ter içinde pert olmuştu. Söğüt'te öyleydi. Kürşat, dövdüğü bedenden ayrılıp kuzenine silah dayayan herifi görünce bedeni kasıldı.

Hamdi, Efekan'dan tamamen ayrılıp, geriye doğru bir adım attı. Efekan'ın yüzü zaferle doldu. Yunus, sopaladığı heriften ayrılıp onlara döndü. Efekan ve Mert dışında diğerleri yerden kalkamayacak haldeydi. Onlardan birtek Osman yatıyordu.

"Yüzün soldu kürt. Esmer tenin beyazlık gördü."

Hamdi sinirle dişlerini sıktı.

"Adam değilsin godoş."

Efekan silahı biraz daha kavrarken, Kürşat hızla onun silahına atıldı. Elini ters çevirip çocuğun kafasına kafasını döndüğünde, Efekan acıyla tıslamıştı. Yere düşen silahı, ayağıyla iten Hamdi, kuzeni adamı rahat dövsün diye geride durdu. Yunus'ta elindeki sopayı Mert'in dizine geçirerek, dizlerinin üstünde çökmesini sağlamıştı.

Kürşat, ona tiksintiyle bakan gözlere soğukça bakarken "Silahın da seni kurtarmadı piç." deyip, elini kanayan burnuna bastırdı. Efekan ona yumruk sallarken, cebinden çıkardığı çakıyı boynuna daladı.

"Şimdi seni benim elimden kim kurtaracak?"

Kuzenine silah dayayan piçi, olduğu yerde harcamak istiyordu. Hamdi onun bedeninden taşan öfkesini farkedip koluna sarıldı.

"Abi bu kadar yeter. Korkudan işeyecek zaten köpek."

Efekan öfkeyle "Sizden korkan kim orospu çocukları!" deyince, Kürşat ona tekrar kafasını gömdü.

"Canın kıymetliyse korkacaksın piç. Yoksa bu bıçağı boynuna değil, kemiğine dayarım."

Efekan yutkunurken, gelen polis sirenleriyle herkes birbirinden ayrıldı. Mahalleden sesleri duyup şikayet edenler olmuş olmalıydı.

"Devlete dua et kurtardı seni."

Kürşat, yere doğru kayan bedenin ayaklarına doğru tükürüp, son sözlerini söyledi.  Bu zaferle, birkaç hafta daha rahat dururdu piçlerin götü.

Sev Sevebilirsen (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin