67

9.8K 908 516
                                    

*iyi okumalar 🖤

Hamdi, işyerinde çalışan, eskiden yakın olduğu çocuklardan olan Rüstem'i depoda kıstırmıştı. Rüstem, Kürşat'ın biri için dövdüğü çocuktu. Hamdi o zamanlar hayatına giren Doruk'la 'birinin' kim olduğunu anlamıştı.  Geçen hafta, bu herifi ev arkadaşıyla uygunsuz yakalayınca da aradaki bağlantı kendiliğinden tamamlanmıştı.

Rüstem "Ne yapıyorsun lan?" dediğinde, karnına yumruğunu geçirip "Benle lanlu lunlu konuşma sikik" dedi.

Hamdi, Doruk'a ulaşmanın yollarından birinin Rüstem olduğunu düşünüyordu. Doruk'un nerde yaşadığına dair bilgisi yoktu.

Rüstem "Sessizliğini bozdun demek" deyip sırıttı. Bu kıstırmanın yakalandığı için olduğunu sanıyordu.

Hamdi "Götüne ha şu viladının sapını sok, ağzımı yormam konuşmak için Rüstem, beni tanırsın. Kim kimi sikiyor umursamam ama seni sikmemi istemiyorsan, düzgünce cevaplayacaksın sorularımı" deyip, geriye çekildi.

Sigarasını yakıp, derin bir nefes verirken karşısındaki çocuğun dikleşen vücuduna kısa bir bakış attı. Bu da Doruk gibiydi. Hiç kadın hatlarına sahip değildi. Bildiği ibne tanımı oldukça değişiyordu. Yunus dün 'ibne değil gay' diye diye, onun görüşleriyle de oynamıştı. Gerçi Yunus'ta ondan farklı değildi de, Kürşat 'ibne' deyince delleniyor diye birden nahifleşmişti.

Hamdi nahif adam değildi. Ağzı herkesten pisti. Düşünceleri çoğunlukla leşti. Nahif olmasa da kendini bilen biriydi.

Rüstem karnını tutarken, yutkundu. Tanıyordu Hamdi'yi. Adam bıçaklamışlığı çoktu. Canını düşününce "Neyi merak ediyorsun?" dedi.

Hamdi sigaradan derin bir nefes çekip, ona doğru üflerken "Doruk'u tanıyorsun, değil mi?" dedi.

Gerilen çocuk "Yine mi? 15 dakika gördüm çocuğu. Lan bir salın beni." der demez, Hamdi sırıtıp tekrar karnına yumruğunu geçirdi.

"Lan deme dedik düdük"

Rüstem dişlerini birbirine bastırıp, sözlerini yuttu. Yumruklarla geliyorken, idare etmeliydi.

"Nerde yaşadığını biliyor musun sen bu Doruk'un?"

Rüstem kafasını iki yana sallarken, Hamdi bir süre ona şüpheyle baktı. '15 dakika' demesinden yalan söylemediği belliydi. İzmariti Rüstem'e doğru fırlattığında çocuk yerinden zıplamıştı. Bu korku, patrona onu şikayet etmemesi için yeterliydi. Ensesinden tutup eğdiğinde, Rüstem acıyla inledi.

"Nasıl ulaşabilirim ona? Fikrin var mı yoksa döveyim seni?"

Rüstem ürperirken "Üniversitesine gidebilirsin.  Marmara'da bilgisayar okuyor." diye sıraladı.

Hamdi, onu yere doğru iterken "İşe yaradın neyse ki" dedi.

Hamdi, Rüstem piçinin nişanlısının namusunu iki paralık ettiği için, onu haklı haksız dövmeyi sorun etmiyordu. Böyle namussuzların yaşamasına gerek yoktu.

"Muhabbetimiz aramızda kalsın. Toparlan, dön işe."

Islık çala çala depodan çıktı. İstediği sonuca ulaşınca keyfi yerine gelmişti.

Kasadaki patronuna "Cevdet abi bana müsade" deyince, adam kafasını kaldırıp "Hayırdır aslanım izinli gününde niye geldin sen?" deyince, Hamdi "Rüstem'den alacağım vardı. Hadi bol kazançlar" deyip dükkandan çıktı.

Şimdi işini halletmeye gidebilirdi. Kürşat'ın kapıda yatan arabasının anahtarı ondaydı. Atlayıp, Kadıköy'e doğru sürmeye başladı. Hamdi, fakültesine gidip Doruk'u soracaktı. O olmasa bile, elbet tanıyan çıkardı. Doruk'un onda numarası vardı ama çocuğun telefonu kapalıydı.

Sev Sevebilirsen (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin