29

15.4K 1K 267
                                    

*iyi okumalar

Kürşat gelen müşterinin isteklerini, ayak üstü not ederken bir gözü kapıdaydı. Yirmi dakikadır çocuğun çıkmasını bekliyordu. Tüm isteklerini yazdıktan sonra, kağıdı çekmeceye koyup, kaba bir hesap yaptı.

"İki üçlü, tek ikili, iki tekli ve orta sehpa 8 küsur tutar. Yemek masasını aynı malzemelerden istiyorsanız 9'a hallederim."

Müşterileri yeni evli çiftti. Mahallelerine de yeni taşınmışlardı. Çift birbirine bakarken, Kürşat fiyatın fazla geldiğini anladı. Ağaçtan yapılan salon takımları minimun 20-30 tutardı. Onlar ağaç ve ahşap karışımı istemişti. Kürşat fiyatı olması gerektiğinden fazla düşürmüştü. Bu da yeni çift olmaları yüzündendi.

Kadın "Oluru nedir?" deyince, Kürşat "Oluru bu hanımefendi." dedi.

Hala birbirine bakışlar atan çift görünce, onlara kıyak geçmeye karar verdi.

"İki üçlü yerine, iki çiftli yapayım. Yemek masası da bizim hediyemiz olsun. 7 bin'e hallederiz."

Cift bunu kabul ederken, kaporayı alıp, onları gönderdi. Koltuk takımını ustasına bırakacaktı. Sesi solu çıkmayan Doruk'a bakmak için, büroya ilerledi. Kapıyı açtığında karşısında, l koltuğa çıplak şekilde uzanmış bedeni gördü. Gözleri irileşirken, Doruk elindeki telefondaki gözlerini ona çevirip alayla gülümsemişti.

"Hoşgeldin."

Kürşat, onun bedeninde gözlerini gezdirmekten kendini alamadı. Beyaz teni, sıcak süt gibiydi. Hem akıcı hem de yakıcıydı. Doruk, onu inceleyen bedenle kızarsa bile duruşunu bozmadı. Utanmanın zamanı değildi.

Kürşat gözlerinin gezintisini, herifin gözlerinde sonlandırırken "Bu ne hal!" diye sertçe konuştu.

Doruk'un gülümsemesi genişlerken "Ne varmış halimde?" diye bilmezden gelerek sordu.

Kürşat, odasının kenarına paçavra gibi atılmış kendi kıyafetlerini görünce dişlerini sıktı. Doruk, bunu bilerek yapmıştı. Onun kıyafetleri de kendi kıyafetlerinin üstündeydi. Tekrar gözlerini ona çevirirken, bu sefer bedenine saniyelik bile bakmadı.

"Hiç utanman yok değil mi?"

Doruk, utançtan kıpkırmızı olsa bile "Hayır, hiç yok." dedi.

Kürşat, onun karakterine her geçen an daha da şaşırıyordu. Bu kadar aykırılık ona çok fazlaydı. Sinirle içeri girip, kıyafetlerin olduğu kenara ilerledi. Kendi kıyafetlerini bırakıp, onun kıyafetlerini alıp Doruk'a fırlattı. Kendi kıyafetlerini giymeyip, ona inat olsun diye böyle yaptığını anlamıştı. Anlaşılan herif 'giyinmeden çıkma' sözünü kendi içinde harmanlamıştı. Kürşat onunla uğraşmak istemiyordu. İstediğini giyip, mahalleden çıkana kadar onlarca lafa maruz kalabilirdi. Doruk zaten bunu umursayacak birine benzemiyordu. Az önce emin olmuştu. Onun da umursamasına gerek yoktu.

"Kendi giysilerini giyip, defol burdan."

Doruk, elindeki kıyafetleri buruşturacak kadar sıktı. Bir türlü kovulmaktan ileri gidemiyordu.

"Şuna bak ki hiç defolasım yok."

Kürşat "Lan sen nasıl bir belasın?" deyince umursamadan ayaklanıp, altına yırtık pantolonunu geçirdi. Boxerı zaten üzerindeydi. O da olmasa, Kürşat'ın istediğinden fazla kafayı yiyeceğini düşünmüştü.

"İstediğini yapan belayım. Beni kolumdan tutup çıkaracaksan, durma." deyip swetshirtunu de üstüne geçirdi. Çıplakken biraz üşümüştü. Doruk, Kürşat'a kendisinden emin bakarken 'çıkaramaz' diye düşündü. Kürşat'ın ona bu kadar kötü davranacağına inanmak istemiyordu. Hem oyle davranacak olsa, onun için endişelenmezdi.

Kürşat, Doruk giyinince biraz daha rahatlamıştı. O haldeyken dükkana biri girse, saçma sapan bir durumda olurlardı. Doruk'un gitmemekteki ısrarı onu delirtse bile, kendini sakinleştirmeyi denedi.

"Ne istiyorsun?"

Doruk'un gözleri parladı. Düşüncelerinde haklı olmak onu mutlu etmişti.

Kürşat'ın yanına ilerlerken, ellerini cebine soktu. Kendisinden emin ve rahat durmak istiyordu. Esmer olanın tam karşısında durunca kafasını biraz kaldırıp onun kendisine eğilmiş gözlerine baktı. İçinde, hafif bir dalgalanma olurken, bunu görmezden gelmeye çalıştı.

"Seninle zaman geçirmek istiyorum."

Direkt 'seni istiyorum' demeye götü yememişti. Kürşat sert bir nefes verip çenesini sıvazladı. Doruk'la baş edemiyordu. Çocuk reddedilmeyi kabul etmiyordu.

Öfkesi yine gözlerinden taşarken "İstediğin şey zaman geçirmek mi, seni sikmem mi?" diye acımasızca konuştu. Sesindeki acımasız ton Doruk'un canını sıkmıştı. O zamana kadar hiç düşünmediği bir şey aklına geldi. Kendisiyle, Kürşat'ı ilişki içinde hayal etmişti. Tek dertleri seks olmayan bir ilişki.

"Ben, beni güzel sevebilecek birini istiyorum."

Kürşat'ın öfkeli gözleri bu sefer alayla parladı. Doruk, hiç de bunu istiyormuş gibi davranmıyordu.

"Ama aradığın şey güzel sikebilecek biri." derken ikinci kez düşünmedi. Kendisine de bu yüzden takmış olmalıydı.

Doruk'un kendisinden emin bakışları sarsılırken, cebindeki ellerini yumruk yaptı. Böyle düşünmesine neden olan kendisiydi.

"Tamam, diyelim ki öyle. Bana aradığımı verecek misin?"

Cürretkar olarak, düşen ozgüvenini saklamayı umdu. Kürşat'ın onu kırmasını istemiyorsa fazla romantik olmamalıydı. Doruk, şimdiye kadar bütün şekilde yaşamıştı. Bu yaştan sonra parçalanmak istemiyordu.

Kürşat'ın aklından bir kere ona istediğini verip, kurtulmak geçti. Öteki türlü Doruk vazgeçecek gibi durmuyordu. İstediğini verirse de kendini çıkmaza sokacaktı. İki ucu da onun için iyi olmayan durumla tereddüte düştü. Kürşat ilk defa kendini tutmaktan vazgeçti. En azından, Doruk'la bu şeyi yaparsa kendi kafasını da dağıtırdı. Onu daha fazla düşünmemesi gerekiyordu.

"Erken giyindin."

Doruk, Kürşat'ın dediğiyle gözlerini irileştirirken, esmer olan kapıya gidip kilidi çevirdi. Bunu hemen yapıp, bitirmek istiyordu. Tekrar Doruk'a baktığında hala öylece dikildiğini gördü.

Tekrar ona adımlarken "Yerin senin için önemi yok değil mi?" diye sordu.

Doruk önce yavaşça yutkundu. Şu an birçok şeyin onun için önemi yoktu. Birden önem kazanan tek şey ikisi olmuştu. Kürşat'ı istediği gibi etkilediğini düşünürken kafasını iki yana salladı.

"Koltuk rahat ve genişti."

Tekrar L koltuğa oturdu. Kürşat ise üzerindeki gömleğin düğmelerini çözmeye başladı. Her düğmede daha da ortaya çıkan esmer ten, Doruk'un içindeki bir şeyleri akıtıyordu. Kürşat gömleği tamamen çıkarıp yere attıktan sonra, tek elini koltuğun kenarına dayayıp ona doğru eğildi.

"Beni buna pişman etmeyeceksin. Tek sefer ve sonra hayatımdan gideceksin."

Doruk, onun yakınlığı yüzünden düşüncelerini toplayamıyordu. Kokusu burnunun ucunda, gözleri gözlerinin dibindeyken bu çok zordu.

Elini boynuna dolayıp onu kendine çekerken "Gitmemi istemeyeceksin." diye fısıldadı. Ardından tepki vermesini beklemeden dudaklarını birleştirdi.

Kürşat durakladıktan birkaç saniye sonra, koltuktaki elini onun omzuna götürüp arkaya itti. Dudakları birbirinden ayrılmazken, onu yatırır yatırmaz sertçe karşılık verdi. İkisi de o an aklındakileri siktir edip, sadece birbirlerine odaklandı.


Sev Sevebilirsen (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin