Oh sonunda bölümü yazabildim nihayet. Upuzun bir bölüm oldu, dört günde tamamlayabildim.
İnşallah beğendiğiniz bir bölüm olur. Yarın erkenden bir işim olduğu için bölümü geceden atıyorum. Ama yorumlarınızı da akşam dört gözle bekliyor olacağım ona göre. :-D
Ve sonunda yüz bin okunma sayısını geçtik. Harikasınız. Hepinize çok teşekkürler. Hepinizi çoooook seviyorum.
Bu bölümü oy veren yorum yapan gizlice okuyup sessiz kalan, tüm okuyucularımla birlikte her bölüm beni yorumlarıyla yüzümü güldüren ve hiç yalnız bırakmayan Kübra Taşlıalan'a ithaf ediyorum. Desteğin için çok teşekkürler canım.
İYİ OKUMALAR :-D
------------------------------------
İki buçuk metre uzunluğundaki dar koridordan sızan ışıkla mutfak tezgahında bütünleşmiş gibi duran iki beden, gören gözler için farklı bir çağrışım yapsa da, Narin için kıyametin habercisiydi. Arkasında duran iri bedenin fazlasıyla farkında, derin ve hızlı soluklar alıp vermekten genzi yanıyor ve burun delikleri devamlı bir şekilde şişip iniyordu. Kalbi mi? onu hissedemeyecek kadar içine yerleşen korku çanlarının sesinden dolayı gecenin sessizliğine karışan kalp atışlarının yüksek voltajlı sesini dahi duyamayacak bir ruh halindeydi. Kaçmak, adamın onu asla bulamayacağı ıssız bir delikte saklanmak ve gerekirse sonsuza kadar orada kalmak istiyordu.
Geriye doğru bir adım atmıştı ki, omuzlarında hissettiği güçlü ellerle bedeni bir titreme dalgasıyla kaplandı. Başı dönüyor, midesi bulanıyordu. Ağzına kadar gelen safra tadını alabiliyordu. Uzun zamandır hissetmediği tiksinti tekrar geri dönmüştü ve bedeninde hüküm süren ellerin hakimiyeti karşısında beyni tehlike sinyalleri verircesine eli ayağı boşalıyordu. Elinde tuttuğu bardağın parmakları arasından kayıp düştüğünü ve yerde tuzla buz oluşunu hayal meyal hatırlıyordu. Bardağın sert zemine çarptığında çıkardığı ses, gecenin sessizliğini yırtıp geçerken genç kadın olduğu yerde irkildi ve istemsizce attığı adımla ayağında oluşan acıyla ağzından bir "Ah" iniltisi firar etti.
Çektiği acı, çıplak ayağına batan cam parçasından mı, yoksa üzerine çöken karabasandan mı, bilemedi?.. Belki de hiç birinin bir önemi yoktu artık. Kalbi saklandığı yerde büzüşüp kalmışken, aklı çıkar bir yol bulmasını tembihliyordu kadına. Kaçmalı ve kurtulmalıydı en büyük kabusundan. Bedeni ona ihanet içindeydi. Başına saplanan dayanılmaz ağrının yanında midesi tüm yaşanmışlıklarını, Harun'un ona temas eden ellerini, her dokunduğunda bedeninde ve ruhunda bıraktığı izleri içinden çekip çıkarmak ister gibi kusma isteğiyle doluyordu. Dünyası gibi gözleri de kararıyordu artık.
Bitsin istiyordu. Tükenmişlik tüm vücudunu ele geçirmişti. Bedeni rüzgarda savrulan bir yaprak gibi dikeldiği yerde sallanırken, dışarı çıkamayan sesiyle tek bir cümle fısıldadı. "Devran. Gel!"
Bir zamanlar ona acımasızca vuran ellerin şimdi yere düşmekte olan bedenini kolları arasına alırken yeniden dokunuyor olması nefesini kesiyordu. Gözleri kapanırken aklından ve kalbinden geçen tek gerçek varlığıyla yüreğinde can bulan aşkını, sevdiği adamı yanı başında istiyor olmasıydı. Bedeninin yukarı doğru havalandığını, ayaklarının boşlukta sallandığını hissediyordu. Bacakları artık onu taşımaz durumda olduğundan Harun'un onu kucağına aldığının ayrımında olsa da, ona karşı gelecek gücü kendinde bulamıyordu. Gözleri kapalı, bir hiçliğin ortasına istemsizce sürüklendiğinin farkındaydı.
Bir kapının açılıp kapanma sesini çok uzaklardan duyar gibiydi. Çıplak ayaklarına değen ve ispanyol paçalı kont pantolonunun içinden sızan rüzgardan dolayı vücudunda bir ürperti belirdi. Zorlukla açabildiği gözleriyle etrafa bir sis perdesi arasından da olsa bakışlar attığında, evin dışına çıktıklarını anladı. Yanlarında beliren gölgenin araba kapısını açmasıyla usulca bırakıldı. Şimdi arabanın arka koltuğunda boylu boyunca uzanmıştı. Üzerine eğilen adamın yüzünde beliren zafer kazanmış ifade ve gözlerinde gördüğü takıntılı tarafının kendisine karşı duyduğu sevgiyi okuyabiliyordu. Çift kişilikli bir insan gibiydi adam. Harun her ne kadar öfkesine yenik düşüp ona zarar verse de, kendince Narin'i seviyordu. Bu takıntılı bir adamın sevgisi de olsa bir duygu belirtisiydi ki, işte kadını asıl korkutan da buydu. Adamın ne zaman ne yapacağı hiç belli olmuyordu. Gözlerini sımsıkı kapattığı anda bir elin saçlarında dolaştığını hissetti. Ve ardından gelen, tüylerini diken diken eden cümleyi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK✔FİNAL
General Fiction2015 Genel Kurgu #9 İki kayıp ruh. İki yaralı yürek. Hızla, akıp giden zamana karşı yüreklere nakış nakış işlenen duygular. Birbirine kaçamak değen gözler. Cehennem gibi yakan bir sevda... Kader ağlarını örerken, her bir çelmede tökezleyen iki bed...