Ve Kaçak günü
Geçen hafta veremediğim bölüm upuzun bir bölümle sizlerle buluştu. Tam olarak 4700 kûsur kelime. İnşallah beğenirsiniz bu bölümü yazarken açıkçası zorlandım. Hem wattpad kaynaklı nedenlerden dolayı hem de kafamı toparlayıp iki kelimeyi bir araya getiremediği için. Geçmiş olsun dileklerin de bulunanlara çok teşekkür ederim ve anlayışınız içinde. Okuyan gözleriniz, oy verip yorum yapan elleriniz dert görmesin.Bu bölümü tüm Kaçak severlere ve yorumlarıyla günümü aydınlatan @Sibelgns'e ithaf ediyorum. Hikayesi HIRÇIN GÜVERCİN'e mutlaka göz atmalısınız.
Medyada bir afişimiz var. Facebook grubunu hatırlamaya gerek var mı! Profilimden ulaşabilirsiniz.
İYİ OKUMALAR :-)
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------Devran bir elinde silahı merdivenin başında mutfaktan, elinde bir bardak suyla çıkan adamla göz göze gelmişti. Adam elindeki bardağı kafasına dikip tek yudumda suyu içti ve bardağı duvar dibinde duran sandalyenin üstüne eğilerek bıraktı. Karşılıklı bir birlerini tartan bakışmalardan sonra, iki adamın sessizliğini bir üçüncü adam bozdu.
"Hayırdır abi. Bir birinize ilk görüşte aşık mı oldunuz" diye takıldı. Erdinç, karşındakinin elindeki şarjörü takılı silaha ve parmağı tetikte hazır bekleyen adama baktı ve "Devrem bi kerede normal karşıla bizi be!" dedi alaycı çıkan sesiyle, elindeki silahı çenesiyle işaret ederek.
Devran burnunu hafifçe çekti ve elindeki silaha bir göz atıp beline taktı.
"Bunu evime gizlice girip mutfağımı talan eden adam mı söylüyor" dedi tek kaşı havada.
Mehmet yaslandığı duvarda kollarını göğsünde bir birine bağlamış yıllarca cephede yan yana, omuz omuza verdiği iki adamı dikkatle izliyordu, yüzünde hep var olan muzur gülüşüyle. "Ayıp oluyor ama be abi. İki ekmek tırtıkladık, bi bardak suyunu ictik diye... Yalnız abi dolaptaki o sarmaları ben yaptım deme valla da düşer bayılırım şuraya, he(!) " dedi makineliye bağlamış gibi.
Devran derin bir nefes alarak gözlerini kıstı. Tam ağzını açacakken Mehmet ondan önce davranıp "Yoksa terso bir zamanda mı geldik... Yengen tost muhabbetleri ha!.." dedi göz kırparak. Devran'ın yüzünün kararmasıyla ve çatılan kaşlarıyla doğru yolda olduğunu anladı. "Bingo!" dedi sırıtışı yüzüne iyice yayılarak.
Devran kaşları artık çatılmakdan derin bir vadi oluşturduğu alnını kaşıyıp döndü eski devresine. Eli isteksizce bir tehdit oluşturarak belindeki silahına gitti.
"O sırıtan suratını derinle birlikte kazımamı istemiyorsan, bir daha Narin hakkında kullandığın kelimeleri özenle seçsen iyi olur Mehmet!.." dedi oldukça sinirli çıkan ve içinde açık bir tehdit olusturan sesiyle.
Mehmet ise bu tehditten değil korkmak, etkilenmemişti bile. Başını geriye yaslayıp attığı kahkahalar evi inletirken, Erdinç bezgin bir ifadeyle baktığı Mehmet'in umutsuz bir vaka olduğunu düşündü. Bu herif kaç yıl geçerse geçsin asla değişmeyecekti anlaşılan. "Vay anasını sayın seyirciler. Hakkat aşık la bu" diye abartılı bir tezahürat eşliğinde halen sarsıla sarsıla gülüyordu Mehmet.
Erdinç onu yok sayarak, belki iki yıldır görmediği arkadaşının yanına gidip elini omzuna koydu. "Boş ver devrem sen bu zıpırı, her zaman ki Mehmet işte" diye sıraladı.
Devran'da biliyordu zaten onun bu hallerini ve Erdinç'e dönüp baktı. Ardından yaklaşık beş dakikadır çatılı olan kaşları düzeldi ve elini Erdinç'in koluna koyarak "Hoş geldiniz bu arada. Özledim lan" dedi ve iki eski dost bir birine sarıldı.
"Valla ne yalan söyleyeyim bende özledim be abi" dedi. Ayrılan ikiliye bakan Mehmet yanlarına gelip, kollarını açarak sırıttı.
"Abi öksüz kaldık burda"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK✔FİNAL
General Fiction2015 Genel Kurgu #9 İki kayıp ruh. İki yaralı yürek. Hızla, akıp giden zamana karşı yüreklere nakış nakış işlenen duygular. Birbirine kaçamak değen gözler. Cehennem gibi yakan bir sevda... Kader ağlarını örerken, her bir çelmede tökezleyen iki bed...