Veee ilk bölüm geldi. Narin'i kısacık da olsa tanıdık şimdi Sıra Devran'da.
Birazda onu tanıyalım istedim. Yalnız asıl hikaye bir kaç yıl sonrasında başlayacak. İnşallah beğenirsiniz ve beni o güzel yorum ve oylarınızdan mahrum bırakmazsanız mutlu olurum. Hikayemi okuyan herkese teşekkürler.
Ve son olarak medyada Devran'ın şuanki hali var, yani dağlardaki hali.
İYİ OKUMALAR :)
-------------
1994 TUNCELİ HOZAT
"Neye bakıyorsun lan sen? Yine yengeyi mi özledin?" Devran elinde fotoğraf olan arkadaşına bakıp göz kırptı. Ekipte ona özenmeyen bir Allah'ın kulu yoktu. Çok bağlıydı ailesine.
"Kızımın fotoğrafına. Haftaya beş yaşına girecek Elif'im. Kızım büyüdü gelinlik kız olacak nerdeyse ben kaçırıyorum be abi."
Derinden bi soluk aldı Devran. Haklıydı Sedat haklı olmasına da, vatan borcu hepsinden öteydi işte. Altı arkadaş Özel Harekattaydılar senelerdir, hiç ayrılmamışlardı. Aralarında zorunlu olarak ayrılmak zorunda kalanlar vardı elbet. Vatan sevdası bazen canından, bazen bir uzvundan ederdi insanı. Yine de söküp alamazlardı o sevdayı içlerinden. Taşa kazınır gibi kazınmıştı her bir hücrelerine.
**********
1992 Gaziantep-Nizipİki sene önce Nizip'te teröristlere gıda ve silah taşıyan kaçakçıları kıstırmış ama teslim olmayınca çatışmaya girmek zorunda kalmışlardı. Aslında kaçakçı peşinde koşmak onların görevi değildi ama grupta teröristlerin kamplarına götürdükleri A4 patlayıcılar olduğunuda haber almışlardı ve bu demekti ki yeni ses getirecek eylemler peşindeydi yine örgüt. Jandarma bölgesi olmasına rağmen bu görev onlara verilmişti. Ne de olsa bu dağları avuçlarının içi gibi bilirlerdi. Sıcak bir çatışmanın içinde tek tek avladıkları grubu avlarken, tam herşey bitti teslim olacaklar derken arka taraflarından gelen silah sesine döndüler. İki ateş arasında kalmışlardı. Başka bir grup yardıma gelmişti ve sayı olarak azdılar. Polis akademisine baş vururken tanıştıkları ve aylarca birbirlerine rakip olduktan sonra aralarında gelişen dostluklarıyla yıllarca her göreve beraber gittiği can dostu, kardeşi Hüseyin, dostlarını korumak isterken bir anlık refleksle birden teröristlerin bulunduğu tarafa dönüp, silahına davranarak fark ettiği keskin nişancıyı vurmak isterken yerini terk etmiş ve yakınına gelen el bombasının infilak etmesiyle büyük bir patlamanın ardından kanlar içinde kalmıştı. Dumandan neredeyse göz gözü görmez bir haldeyken Devran " Kardeşim" diye yanına koşmuş diğerleride onları korumaya alınca kaçakçılar fırsattan istifade kaçmışlardı. Devran can dostunun yanına ulaştığında gördüğü manzara kanını dondurmuştu. Hüseyin'inin bacağının dizden aşağısı kopmuş ve feci bir haldeydi. O anlık yasadığı şok hissiyatla acı duyamayan Hüseyin bacağının koptuğunun bilincine yeni varmış, şok içinde sayıklıyordu.
"Devran bacağım, abi bacağım, bacağım. Ahhhh" yaşadığı travma ağır gelen koskoca adam, can acısından ziyade yitip giden hayatı için ağlıyor, bağırıyordu.
"Hüseyin'im tamam kardeşim. Lan ne bakıyorsunuz yardım çağırın. Ara Sedat, helikopter gelsin. Durmayın laaaaann! "
Köpürmüştü Devran. O an, dağları yerinden oynatacak güçteydi. Arkadaşı, canı, ciğeri kendi bir yerde, kopmuş parçalanmış bacağı bir yerde kanlar içinde yatıyordu. O, nasıl sakin kalabilirdi ki?
Herkes şok içindeydi. Yürekleri yanıyordu kardeş bildikleri adamın acısıyla. Sedat hemen telsizi alıp çatışma çıktığını, ağır yaralı olduğunu ve acilen helikopter getirmelerini söyledi. Bulundukları yerin koordinatlarınıda ekledi. Mehmet yanlarına gelip can dostu Hüseyin'in elini tuttu. Devran Hüseyin'in başını dizine koydu ve dik durmaya çalıştı. O an Hüseyin için canını ver deseler hiç düşünmez verirdi Devran.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK✔FİNAL
Ficção Geral2015 Genel Kurgu #9 İki kayıp ruh. İki yaralı yürek. Hızla, akıp giden zamana karşı yüreklere nakış nakış işlenen duygular. Birbirine kaçamak değen gözler. Cehennem gibi yakan bir sevda... Kader ağlarını örerken, her bir çelmede tökezleyen iki bed...