Merhaba sevgili okurlarım
Orta yada lise öğrencisi olanlar var mı aramızda? karneler nasıl bakalım! neyse neyse tatilinizi iyi değerlendirin.
Biliyorsunuz Facebookda bir gurubumuz var artık. KAÇAK / WATTPAD HİKAYESİ isimli grubumuza hepinizi beklerim. Hikayeyle ilgili paylaşımlarında olduğu hoş sohbet ortamımıza sizide bekleriz. Henüz açılalı sadece bir kaç gün oldu. Sizlerle daha büüyüyecek ve daha keyifli hale gelecek. Gruba katılmak isteyenler profilimdeki linkten ulaşabilirler.
Medyada yine bir afişmiz var ve yine bölüm şarkısı olarak SALİM DÜNDAR AYNALAR şarkısı ki bilhassa bölümün sonlarına doğru dinlemenizi tavsiye ederim. Çok duygusal ve bu bölümü anlatan bir parça diyebilirim.
Bölüm ithafı yine TaclıBüşra'ya desteğin için teşekkür ederim Büşra'cım :)
İYİ OKUMALAR :)
----
1999 Muğla, Yatağan
Kör bir bıçak gibiydi ayrılık, Kestiği yeri zorlar, kanatır ama her darbede canınızın daha fazla yanmasına vesile olurdu. Asla vazgeçmezdi can yakmaktan, önce ılık bir meltem gibi sessiz sakin süzülür sonrasında fırtınaya dönüşürdü insanın ruhunda. Siz daha ne olduğunu anlamadan önüne kattığı her şeyi savurarak, döne döne giden bir hortumun arasında kalırdınız. Ayrılık, kör bir bıçak kadar can yakarken, öfkeli bir hortum gibi sizin her zerrenizi savururdu tüm aleme, taki geriye sizden sadece bir kabuk kalana değin. Devran'da işte böyle hissediyordu şimdi. Hiç bir şey başladığı noktada değildi, Narin'in varlığı onun ruhunun en ücra, dokunulmamış bir yerine dokunmuş ve bıraktığı iz şimdi gidişiyle ruhunu talan edip, kalbini sıkıştırıyordu. En çokta öylece geride, sanki bir yabancıymış gibi uzaktan bir film karesini izler gibi izlemek koyuyordu adama. Çaresizlik, elden bir şey gelmemesi Devran'ı içten içe yeyip bitirirken, başını sanki bir mengenedeymiş gibi iki elinin arasına almış, gözlerini kapayıp kendini tüm dünyaya kapatmıştı evinde, saklandığı çatı katında. Yatağa oturmuş başı önde elleri şakaklarında öylece çaresizliğine lanetler yağdırıyor acabalar içini kemiren bir kurt misali canını yakıyordu.
Narin aşağıda bir kaç gün önce topladığı ve yine yni evi için aldığı eşyaları paketlemiş evin girişindeki koridora bırakmış mutfakta yemek hazırlığına başlamıştı. Devran aşağı inip eşyaları koridorda gördüğünde beyninden vurulmuş gibi hissetti. Operasyonlarda aldığı yaralar yada yediği onca kurşun bile canını böylesine acıtmamıştı. Bugün o gündü. Narin'in bu eve gelişinin 37. günü ve şimdi geldiği günden beri ilk başlarda planlandığı gibi olan o gündü. Narin'in evdeki son günü, bir kaç saat sonra gidecekti, sonsuza dek. Devran bu hisle merdivenlerde öylece çakılı kalmş ve bir süre sonra onun yüzünü belkide bu evde son kez göreceğini düşünerek buna dayanamadığından kendini gerisin geri çıktığı odasına atmıştı ve saatlerdir odasında dolanıp durmaktan başka bir çıkar yol bulamayınca kendini yatağında oturur vaziyette bulmuştu. Son yarım saattir aynı pozisyonda oturuyor ve bir heykelden farksız olarak hareketsiz duruyordu. Ne yapacaktı yada ne yapmalıydı. Yapmalımıydı? Şimdi şu odadan çıkabilir ve ona gitmemesi için tonlarca bahane üretebilirdi. Belkide aşkını itiraf etmeliydi, en doğru yolun bu olduğunu biliyor ama cesaret edemiyordu.
O ki, bunca yıl Allah'tan gayri hiç bir şeyden korkmamış, çoğu operasonda canını binlerce kere belkide tehlikeye atmıştı ama şimdi boyu sadece omzuna değen küçük zayıf çelimsiz bir kızdan korkuyordu. Daha doğrusu onu korkutan gerçeklerdi, Narin'in ona ilgisi vardı bunu saf olan biri bile anlardı ama Narin'in ona hissettikleri kendi duyguları kadar yoğun, güçlü kopmaz bağlarla mı bağlanmıştı işte bundan emin değildi. Ya! çocuğu olamayacağını öğrendiğinde -ki eğer ona açılırsa bunu ondan asla saklamazdı- onu kabul etmez ve terk ederse diye içinde büyüyen şüphe tohumları onu eziyordu ve içinden çıkılmaz bir hal bırakıyordu yılların yıprattığı ruhunda. Sırf kendi mutluluğu adına onu bedbaht edebilirmiydi, hemde bu kadar severken. Bir gün karşısına böylesi bir aşkın çıkacağını ve böylesi ateşlerde cayır cayır yanacağını hiç hesap edememişti. Önce günlerce kendine aşkını itiraf edememiş duygularının farkına vardığında ise korktuğu başına gelmişti. Belkide ilk günlerde Narin'den uzak durması onu tanıdığı o günden beri kaçmak istemesi hep kendini onun çekim alanına sürükleyen hisden ölesiye korkması hep bu kahredici gerçek yüzündendi. Bilinçaltında kendi durumunun izahı ve karşısına çıkan bir çift ceylan göze tutulma dürtüsünden kaynaklanan kaçma isteği vardı belkide, kimbilir. Evet o bir KAÇAK'tı. Korkağın tekiydi belki kimine göre kimine göre ise fedakar. Aşk'ta yeri geldiğinde fedakarlık gerekmez miydi? Aşkın tanımı yalnızca sevgi, mutluluk ve iki gönlün buluşması mıydı? kendi mutluluğu bir ömür sürsün diye, sevdiği en kutsal makamdan mahrum bırakılmanın verdiği hüzünle, karanlık kuyularda tek başına kaldığında yüreği bu acıya ne kadar dayanırdı. Bu bencillik değilde neydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK✔FİNAL
General Fiction2015 Genel Kurgu #9 İki kayıp ruh. İki yaralı yürek. Hızla, akıp giden zamana karşı yüreklere nakış nakış işlenen duygular. Birbirine kaçamak değen gözler. Cehennem gibi yakan bir sevda... Kader ağlarını örerken, her bir çelmede tökezleyen iki bed...