Yine merhaba BU KISMI OKUYUN LÜTFEN!
Hikayemin beğenilmesi ve okunuyor olması beni çok mutlu ediyor ve okuyan herkese teşekkür ediyorum ama neden yorumlar hiç yok denecek kadar az işte bu kısım beni gerçekten üzüyor. Her bölümde dile getirmek istemiyorum ama zorunda kalıyorum malesef
lütfen üç beş kelimede olsa duygularınızı yazın. Öyle destan falan yazmanızı beklemiyorum sadece hikaye hakkındaki düşünceleriniz o kadar.
Tekrar ediyorum lütfen YORUM ve OY diyorum. Biliyorsunuz ki sizler hikayeleri nasıl okumaktan zevk alıyorsanız, bizlerde sizlerin yorumlarınızı okumaktan büyük mutluluk duyuyoruz
Benim gibi bir acemi yazar aday adayı bile!
İYİ OKUMALAR :)
-----
1999 ANTALYA, ALANYA
Yaklaşık bir saattir hastanedelerdi. Kızın açlıktan ve stres yüzünden tansiyonu düşmüştü. Şimdi serum takviyesi yapmışlar ve uyanmasını bekliyordu Devran. Sabah sabah başına gelene inanamadı. Açlıktan karnı guruldayınca sinirle soludu. Şimdi güzel bir akdeniz kahvaltısı yapacağı yerde nefret ettiği hastanelerin birinde ilaç kokusunu burnuna çekiyor ve açlıktan midesi büzülüyordu resmen. Kötü bir insan değildi hatta bilakis bir çok insana iyiliği bile dokunmuştu şu 33 yıllık ömründe, bi kendine faydası yoktu ya! ona yanıyordu işte.
Acil serviste bir odada oturmuş sedyelerden birinde yatan baygın kıza göz ucuyla şöyle bi baktı. Üstündeki elbise yıpranmış ve eski olduğu belliydi. Bu soğukda üzerinde mont yada palto yerine kalında olsa bir hırka olması onu şaşırttı. Buğday tenli ve hatırladığı kadarıyla gözleri ela'ydı. Hatta bir ara güneşte gözlerinin kehribar rengine döndüğüne emindi ya, neyse. Öyle çok uzun sayılmazdı ama eh, işte kısada değildi. Koyu kestane renginde, uzun ve dalgalı saçları vardı ve oldukça zayıf olduğu belliydi. Herhangi bir eşyasıda yoktu. Ne kimlik çıkmıştı üstünden ne de başka birşey. Zaten bi çantasıda yoktu gördüğü kadarıyla yada düşürmüştü. Eski kocasından kaçtığını söylüyordu. Polislik hayatı boyunca bu tip manyak, takıntılı tipleri çok görmüştü, malesef bazı meslektaşlarıda - eski meslektaşları - evlilik hayatının kutsallığına inanmak gibi zırvalıklarla yapılan şikayetleri yok sayıp, kendilerine neden geldiğini boş verip bir çok kadının tekrardan koca dayağı yemesine yada ölmesine bile sebep olabiliyordu. Bütün bunları bilmesine rağmen kızdan bir türlü emin olamıyordu. Belkide hırsızın tekiydi. Arabasına hırsızlık yapmak için girmişte olabilirdi. Yada başka bi sebep. Sorularının cevabını verecek kişi şuan yine en iyi yaptığı şeyi yapıyor ve kıçını devirmiş fosur fosur uyuyordu. Tamam uyumak değilde baygındı, kabul (!) Doktor açlıktan demişti. Neden açtı? hırsız olsa aç kalması normal değil, illaki biyerlerden bişey aşırır başının çaresine bakardı. Bu kızda bir gizem vardı ama çözemiyordu. Belkide doğruyu söylüyordu, kimbilir?
********
Narin burnuna gelen kesif yakıcı ilaç kokusuyla midesinin ayağa kalktığını hissetti. Gözlerini kıpırdatıyor ama bir türlü başında olan ağrı yüzünden açamıyordu. Sesler geliyordu ayrıca gözleri kapalı olmasına rağmen aydınlık bir yerde olduğunun bilincindeydi. Bir iki kez kırpıştırdıktan sonra nihayet göz kapakları beyninin komutuna uymuştu. Hala o kesip ilaç kokusunu duyuyordu burun deliklerinde. Oldum olası hastanelerden hoşlanmazdı. Hoşlanacak birininde olduğunu düşünmüyordu zaten. Nalan ablanın dedikleri aklına geldi. " Allah varlığınıda aratmasın, yokluğunuda " derdi hep. Doğru ya! hastanedeyseniz hastasınız demektir yada yokluğu olmasa bu kezde mezarda. Hiçbirinide beğenecek değildi. Ama birinci seçenek ikinciden daha cazipti her anlamda. Sonuçta şuan hastanedeydi yani hala canlıydı, kalbi atıyordu. Henüz Harun onu yakalayamadığından tahtalı köyü boylamamıştı. Eh demek ki hala bu dünyada yiyecek ekmeği, içecek suyu vardı çok şükür. Ekmek, su demişken çok susamış ve fena halde acıkmıştı. Doğrulmak için hareket edince sol kolunda keskin bir acıyla yüzünü buruşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK✔FİNAL
General Fiction2015 Genel Kurgu #9 İki kayıp ruh. İki yaralı yürek. Hızla, akıp giden zamana karşı yüreklere nakış nakış işlenen duygular. Birbirine kaçamak değen gözler. Cehennem gibi yakan bir sevda... Kader ağlarını örerken, her bir çelmede tökezleyen iki bed...