Merhabalar dostlar.
Bölüm biraz gecikti ama yoğunluktan anca yetiştirebildim.
Bu bölümde artık kınamız yoğuruldu, gelinin eline sürüldü. Eh kına türküsüz olur mu. Medyada çok güzel bir ses var ve beni mest eden o kına türküsü. Kına yakma sahnesinde dinlenmesi şiddetle tavsiye edilir. Pişman olmayacaksınız emin olun.
Bölüm ithafı aramıza yeni katılan ve beni çok mutlu eden harika ve merak uyandırıcı iki hikayesiyle ki, seri oluyorlar. Yüreğinde Saklı Sevdan ve Yüreğimin Kıyılarında adlı iki muhteşem hikayenin sahibi Nevra Mutlu'ya gelsin. Her bölüm başında beni benden alan o şiirlere bayıldığımı söylemişmiydim. Çok teşekkürler canımmm. Tekrar hoş geldin. Desteğin için teşekkürler.
Ha, birde ZalimKumrum'uz Özlem'imiz var. Onunda AŞK KARASI'na bakmanızı öneririm. Hele şiirleri ayrı güzel.
Lafı çok uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
İYİ OKUMALAR (:-) ------------------------------
Kötü günlerin geride kaldığı, aydınlık bir sabaha uyanmışlardı. Narin'in kaçırılması ve hastane ev arasında mekik dokunmasının üzerinden tam on gün geçmişti. Kaçırılma olayından önce üç gün sonra kıyılacak nikahları Narin'in kaçırılmasıyla beraber aldığı yaralar ve hem fiziken, hem de ruhen iyileşme sürecide göz önüne alınırsa biraz ertelemenin daha sağlıklı olacağına karar vermişlerdi. Devran bu kararı aldığında, Narin'de içinde bulundukları durum yüzünden biraz suçluluk duysa da, en doğrusunun bu olduğunu biliyordu. Devran yüzü düşen ve gözleri hüzünle kaplanan sevdiğine kıyamamış ve bir dediğini iki etmeden yüzünü güldürürken, gönlünü almayı başarmıştı. Bilhassa Mehmet'in şebeklikleri, dört arkadaşın bir birlerine arada takılmaları ve olmazsa olmaz Mehmet'in Devran'ı kızdırırken, Narin'i utandırma çabaları takdire şayandı.
Özellikle de Devran'ın düğünün ertelendiğini söylediğinde Mehmet'in yüzünün neredeyse tamamını kaplayan sırıtmasıyla "Tüh, be abi. Desene vuslat başka bahara kaldı" demesiyle Narin domates salçası kıvamına gelmiş yüzüyle yatağında iyice küçücük kalırken, diğerleri neredeyse hastahaneyi yıkıyorlardı kahkahalarıyla.
"Gelsene sen böyle bi..." Dedi. Bir iki adımda önünde bittiği adama yaklaşıp "Ben de diyorum, sabahtandır niye avuçlarım kaşınıyor. Meğer hasretlik çekermiş!" diyerek kızgınlıkla ensesine bir şaplak indirdiği adamı yakasından tuttuğu gibi koridora çıkarıyorken, halen gülme krizine girmiş arkadaşlarına da gözleriyle tehditler savurmayı ihmal etmiyordu bu arada Devran.
*-*-*-*-*-*-*-*-*
İki gün hastahanede yatan Narin biraz daha iyi hissettiğinde kendini, doktor tarafından taburcu edildi. Devran'ın gözünün içine bakan ve etrafında dönme dolap misali döner hali ne kadar hoşuna gitse de, geceleri arada gördüğü kabuslarla uykuları bölünüyordu. Hastahanede verilen ağrı kesicilerle deliksiz uyuyorken, eve geldiğinde bu durum tamamen değişmişti. Narin çatı katındaki odada dinleniyorken, Devran arkadaşlarından bilgi alıyordu son durumlar hakkında.
Dört eski arkadaş bahçedeki çardakta oturmuşlar konuşuyorlardı. "Ne yani hala nefes alıyor mu o piç. Senin aklına uyanın Yalçın. Lan nasıl izin verirsiniz!.." diye söylendi Devran. Harun hala yaşıyordu ve bu durumda kendini zor tutuyordu, yarım kalan işini tamamlamamak için.
"Abi herif ölse bundan iyiydi. Tüm vücudu yanmış zaten, komadaymış. Doktor 'böyle yaşaması zor. Her an ölebilir' dedi"
"Gebersin itoğlu it" Kaşlarını çatarak döndüğü Yalçın'a ölümcül bakışlar atıyorken onu gören sanki karşısındaki can düşmanı Harun zannedebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAÇAK✔FİNAL
Fiction générale2015 Genel Kurgu #9 İki kayıp ruh. İki yaralı yürek. Hızla, akıp giden zamana karşı yüreklere nakış nakış işlenen duygular. Birbirine kaçamak değen gözler. Cehennem gibi yakan bir sevda... Kader ağlarını örerken, her bir çelmede tökezleyen iki bed...