Selaaam! Bol bol tepkilerinizi belirtin lütfen. Yorum ve beğenileriniz benim için önemli. Keyifli okumalar 💗
◇
Göğü delercesine yağmış olan yağmur, bugün sadece yerde birikintilerini bırakmıştı. Havanın soğuğuna rağmen içerisinin ısısıyla buğulanmış camdan dışarı baktım. Gökyüzü berraktı ama keskin bir soğuk barındırıyordu. Hastane kapısının önü sigara içenlerle doluydu. Belki de hepsinin kaybetmekten korktuğu parçaları vardı hastanede. Belki de kazanacak kimseleri kalmamıştı...
Birkaçı sigarasını alelacele içerken birkaçı da dumanı içinde barındırıp, sonrasında havaya karışmasını seyrediyordu. İşte bunlar, kaybetmekten korkmayan, kazanacak bir şeyleri kalmayanlardı. Tıpkı benim gibi...
"Öyle değil mi Ezgi?"
Bakışlarını bana çevirmiş olan Sevim'e yöneldim. Anlamayan gözlerle ona baktığımı farkedince sorusunu yineledi.
"Bu egoist Mert kutlama da sarhoş olmayacağını söylüyor da, geçtiğimiz kutlama da tam bir felaketti. Sen de hatırlıyorsun değil mi? Yani bu kutlamada da içip sarhoş olmayacağını söylemesi koca bir yalan ahhah." Mert' e bakıp gülüyordu.
"Evet hatırlar gibiyim sanki." Dedim karşımdaki Mert'e bakıp. Önündeki çay dolu bardağa şeker katıyordu. Dördüncü şekeri de katarken gözlerimi büyülttüm. Hastane yakınındaki cafe deydik.
"Yeter Mert, diyabet olacaksın o kadar şeker ne? Bi de üçüncü bardağın." Dedim dostane ses tonuyla.
Erdem araya girdi. "Ne üçü kız, dördüncü bardağı. Ben diyorum bu çocuk sıvı şeylere dayanamıyor, iradesiz diye."
"Sanane lan. İçtiğim bardak sayısını da biliyor piç." Mert sinirlenmeye başlamıştı sanki ama gülüyordu.
"Ya bi de doktor olacak bu. Alkol var, şeker var, sigara var, küfür var." Her söylediği cümleyi parmaklarıyla sayarak konuşuyordu. "E karı kızda var, nasıl doktor olacak bu gerçekten ben bir şey anlamadım." Konuşmasını dudaklarını büzerek bitirmişti.
Mert kolunu yanında oturan Erdem'in omuzuna attı. Mahcupmuş gibi yaparak kafasını yana yatırdı. Bardağıyla oynayarak "Düzelicez inşallah be!" dedi.
Sevim güldü. "Ya hâlâ unutamıyorum müzikaldeki hâlini. Hatırlıyor musun Ezgi? O kadar çok sarhoş olmuştu ki, DJ'in yanına gidip ' bu benim dedeeeem!' diye bağırmıştı." Erdem kahkaha atıyordu.
"Aa evet hatırladım, bir de adama 'senin kalbin var ne işin var burda?' demişti. Üstüne zorla elini öpmeye çalışıyordu adamın." Ben de gülmeye başlamıştım.
Mert eliyle esmer ve sakallı yüzünü kapatmış utanmış gibi yapıyordu. "Yemin ederim hatırlamıyorum."
"Bence de hatırlama zaten. Oğlum seni arabaya zorla bindirdik. Sevim bir taraftan ben bir taraftan tutuyordum. Ezgi de kapıyı açmış, bize yardım ediyor. Lan bi baktım fermuarını açmışsın arabanın kapısına işemeye başlamışsın şerefsiz! Sen hangi ara fermuarı indirdin, malı çıkarıp işemeye başladın anlamadım anasını satayım." Erdem sonlara doğru konuştukça sinirlenmeye başlamıştı.
"Ay evet! Ezgi'yle ben hemen arkamızı dönmüştük." Kahkahalarının arasından konuşuyordu Sevim.
"Bir de işerken 'dedem karşıda' diye boş boş el sallıyordu." Dedim gülmemi kontrol altına almaya çalışırken.
"Severdim rahmetliyi. Demek ki bilinçaltımda kalmış dedem." Mert gülümserken hüzünlü bir konuşma yapmaya çalışıyordu.
"Ahah, üstüne Erdem ensesine vura vura arabaya sokmuştu." Dedi Sevim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMCÜL SIR
Mystery / Thriller"Gözlerime bak Ezgi..." Artık yaşlarım akıyor muydu bilmiyorum. Sadece tek gördüğüm; karanlık. Islak ve sıcak bir karanlık... İnsana yapışan ve daraltan bir karanlık. Ucu bucağı olmayan... "Hayır, Yavuz. Yüzleştiğim gerçekler bir kâbus ve benim yüzl...