7. Bölüm: ZAMAN EN İYİ ÖĞRETMEN

48K 2.3K 2.3K
                                    

Keyifli okumalar. Bol yorumlu ve beğenili bir bölüm olmasını ümit ediyorumm.

Bölüm müziği :Wonder Woman Main Theme -Tina Guo

Boşluk... 'Herhangi bir varlığı içinde barındırmayan' olarak tanımladığımız bu kelimeyi, aslında dünyanın da içinde bulunduğunu unutarak idrak edemiyoruz. Bu kelime, ne kadar çelişki barındırıyor değil mi? İçinde bir şey bulunmayan varlığın ya da ortamın var olduğu bir yerde yaşıyoruz aslında. Dünya. Yeri de tam olarak bir boşlukta. Hayatı içerisinde barındıran bir boşluk oluyor bu. İşte çelişkisi burada başlıyor bu kelimenin. Boşluk var olanın olmadığı bir varlığı temsil ediyor, kapsadıkları dışındakileri ifade ediyordu. Peki ya hiçlik? Var olanın bulunmamasının da mevcut olmadığı bir hâldi. Onu hissetmemiz olanaksızdır. Çünkü hiçlik, bir yokluktan ibarettir.

İşte ben de kendimi bir boşlukta hissediyordum. Çelişkinin var olduğu ama hiçlik kadar soyut olan bir boşlukta... Girdiğim şokun etkisiyle etrafımdakiler benim için hiçliği temsil ederken, zihnim bir boşluğun içindeydi.

Sevim'e mesaj attıktan sonra Yavuz'un arabasındaydım. Arabanın ışıklarda durması bile zamanın geçmeyen ve dirençli yüzünü gösteriyordu bana.

"İyi misiniz?" bakışları yoldaydı.

"Evet, sorun yok." Onunla Hakan'ın yanına gelmemi istememişti. Küçük bir sürtüşme yaşamıştık. Arabaya zorla bindim diyebilirim. O adînin derdinin ne olduğunu gözlerinin içine bakarak anlamaya çalışacaktım. Ablamla ne zamandır ilişkisi olduğunu, arka planda neler döndüğünü kendi kulaklarımla duymak istiyordum.

"Alo, Aslan. Hakan Sert'in ikamet ettiği yeri acilen bana bildirmen gerekiyor. Adresi bulup bana Whatsapp'tan at." Ablamın öldüğü gün orada bulunan Başkomiser Aslan Kılıç'tı konuştuğu kişi anlaşılan. Sol eliyle direksiyonu çevirirken diğer eliyle telefonu tutuyordu. Karşıdan gelen kısa süreli konuşmayı dinledikten sonra telefonu bir şey demeden kapattı.

Yavuz yüzündeki durağan gerginlikle yola odaklanmış, altındaki arabanın hızına hükmediyordu. Issız sokakları aydınlatan sokak lambalarından hızla geçerken konuşmaya başladım.

"Sadece nasıl olacağını soracağım. Nasıl? İlişkinin nasıl başladığını soracağım ona." Gergindim.

Kafasını çevirip kısa süreli bir göz teması kurdu benimle.

"İşim gereği öncelik bende. Ve tabii ki bu soruyu sormanız da sakınca yok."

"Sizin açınızdan sakıncası olsa da olmasa da soracaktım zaten." Yanımdaki aynadan yola bakıyordum. Ona bakmadan konuşmuştum.

Tek tepkisi başını benim tarafıma çevirip bir bakış atmak oldu. Ona doğru bakmadığım için bakışlarındaki ifadeyi göremedim.

Araba durduğunda ilk inen ben oldum.

"Sakin olmalısınız." Hızlı adımlarla binanın avlusuna açılan demir kapıya yöneldim. Tek bir hareketle kapıyı açtıktan sonra adımlarım vücudumdan bağımsız bir şekilde bina kapısına doğru daha da hızlandı. Arkamdan gelen adım seslerini duymamla, dirseğimin üzerinden kolumu tutup beni çevirmesi bir oldu.

"Sizi yanımda getirmem başlı başına uygunsuzken, yaptığınız bu uygunsuzluğun da üzerinde Stajyer Hanım!" Beni çevirmesinin etkisiyle gövdesine çarpmıştım. Çenesi kasılmış, yeşillerindeki hışım okları gözlerime hücum ediyordu.

Bakışlarım hâlâ kolumu sarmış olan parmaklarına gidince bir adım gerileyip parmaklarını gevşetti.

"Bu hayatta her şey istediğimiz yönde gitmiyor. İstediğimiz yönde gittiğini varsayarsak, onun bile olması gereken yolları takip etmediğimiz müddetçe olmayacağını bilmeniz gerekir. Bu yüzden doğru zaman ve doğru yol en önemli stratejidir." Bakışlarındaki hiddet geçmiş, yerini eski gölgeleri almıştı.

ÖLÜMCÜL SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin