Yeni bir bölümle daha karşınızdayım.
Bu bölümde sizleri hem tebessüm ettirip hem de biraz düşündürmek istedim. Umarım başarabilirim🙏🏻◇
Gökyüzünün soğuğu yeryüzüne misafir olurken yanında rüzgarı da getirmişti. Ağaçların çıplak dallarını sıyıran rüzgar, arabadan inen Dedektif Yavuz'un siyah paltosunun açıkta bıraktığı basıc kazağından göğsünü okşayıp; paltosunun uçlarını havalandırıyordu. Dedektif, rüzgarın etkisiyle hafifçe dağılmış saçlarından parmaklarını geçirirken, diğer eliyle paltosunun ardında saklı, namlusu pantolonunun içine bakan ağırlığı bir kez daha düzelttikten sonra arkasındaki arabadan inen Baş komiser Aslan'a döndü.
Baş komiser Aslan'la beraber iki komiser daha arabadan inmişti. Biri haddinden fazla uzun ve boyuna göre biraz zayıf duruyordu. Neredeyse sıfır uzunlukta kıpkısa saçları vardı. Keskin yüz hatlarına sahip yüzünde hafif kemerli bir burnu ve simsiyah gözlerinin üzerinde bulunan kavisli kaşları daha da sert gözükmesine sebep oluyordu. Sakalsız olan yüzü pürüzsüzdü. Baştan aşağı simsiyah giyinmiş ve giyindikleri arasındaki tek farklı renk; ayağındaki haki botlardı. Arabanın arka kısmından inen komiser ise Baş komiser Aslan'ın boyu gibi orta boylu, sakalları Baş komiser Aslan'ın aksine sık ve hafif uzundu. Kahverengi uzun saçlarını kafasının üzerinde minik bir topuz yapmıştı. Giydiği lacivert şişme montun altına siyah bir pantolon ve onun altına ise siyah renkte asker botları giymişti. Kahve renkli gözleri Dedektif'in yeşillerine denk gelince başıyla selam verdi.
Minik bir hareketle başıyla selamına karşılık verdikten sonra Aslan'a bakarak "Hadi gidelim bakalım." dedi.
"Gidelim gençler." Baş komiser yanındaki komiserlere dönerken kahverengi deri ceketinin fermuarını yukarı doğru çekmişti.
"Şu apartmana gireceğim için gerilmiyor değilim komiserim." Minik topuzlu adam eliyle montunun ardında saklanan silahını kontrol etme gereği duymuştu. Hafifçe tebessüm etmişti cümlesini söylerken.
"Oğlum sanki Şair'i kesin bulmuşuz gibi tavırlara girme. Hem Şair bu adam olsa bile burada dört adamız, bizi mi alt edecek?"
"Baş komiserim adamdaki bir iğne bizdeki silahtan daha etkili." Sertçe burnunu çekmişti minik topuzlu adam.
Dedektif Yavuz konuşmaya katılmasa da bir kulağı onlardaydı. Uzun boylu komiser mimiksiz bir şekilde yürümeye devam ediyordu.
"Ya boş boş konuşma Semih. İğneyi hangi birimize sokacak?" Baş komiser, kaşlarını çatmıştı.
"Valla komiserim hiç öyle demeyin, bizi tatlı tatlı konuşturur. Bir şey ikram eder birimizin suyuna koyar bayıltıcıyı, birimize de sokar iğneyi. Bir şekilde yapar adam. Tıpta çareler tükenmez sonuçta." Son cümleyi sırıtarak söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMCÜL SIR
Misterio / Suspenso"Gözlerime bak Ezgi..." Artık yaşlarım akıyor muydu bilmiyorum. Sadece tek gördüğüm; karanlık. Islak ve sıcak bir karanlık... İnsana yapışan ve daraltan bir karanlık. Ucu bucağı olmayan... "Hayır, Yavuz. Yüzleştiğim gerçekler bir kâbus ve benim yüzl...