Üç gün. Tam üç gündür Rüzgar eve gelmiyordu.
O geceden sonra evden çıkıp gitmişti ve bir daha da gelmemişti. Gelir diye sabaha kadar koltukta bekledim iki gece boyunca ama gelmedi. Doğum günümün olduğu gece bile gelmez demelerine rağmen gelmişti ama şimdi yoktu. Nereye gittiğini bilmiyordum, iyi miydi değil miydi bilmiyordum.
O geceden sonra diğerlerini de görmemiştim. Rüzgar Ali'nin gelip özür dileyeceğini söylemiști ama Ali de gelmemişti. Üç gündür evin içinde tek başımaydım ve sıkıntıdan patlamak üzereydim.
Salonda koltukta oturmuş televizyona bakıyordum ama ne olduğunu bile bilmiyordum. Kafam o kadar bulanıktı ki sadece Rüzgar'ı düşünüyordum. Belki de gitti ve bir daha gelmeyecek ama yok ya öyle bișey yapacaksa beni niye geri getirsin ki?
"Maç izlemeye başladıysan durum vahim" diyerek beni düşüncelerimden ayıran Alkın'a baktım. Eve nasıl girdiği halkında hiçbir fikrim yoktu. Tekrardan bakışlarımı televizyona çevirdiğimde maç kanalının açık olduğunu gördüm.
"Ado! Bitkisel hayata mı geçtin?" bana sesleniş şekline sinir olduğum için kaşlarımı çatarak ona doğru döndüm. Çaprazımda duran tekli koltuğa kendini bıraktığında aslında ne kadar yorgun olduğunu gördüm.
"Adımı düzgün telaffuz et ve çık git buradan" diyerek üzerimdeki battaniyeyi koltuğa ittirdim. Yaz geldi gibi ama gelmedi de gibi olduğu için şort giymiştim ama soğuk olduğu içinde battaniye örtmüştüm. Değişik durumlar yani.
"Ado vallahi yorgunum bak. Bir saat bana bulaşma sonra ben kendime gelince sana bulaşırım" diyerek ayaklarını orta sehpaya uzattı ve aşağıya doğru kayıp başını geriye yasladı. Göz devirerek koltuktan kalktım ve başının ucuna gittim.
"Kalk diğer koltukta uyu, bir yerlerin tutulacak" dedim ve kalkmasını bekledim. Gözlerini açıp bana kısa bir bakış attı ve tekli koltuktan kalktı. Yanımda Rüzgar'ın on katı gibi duruyordu ve ilk defa bu kadar yakından görüyordum onu. Kendimi Rüzgar'ın yanında bile küçük hissederken şimdi Alkın'ın yanında kendimi ilkokul çocuğu gibi hissediyordum.
"Çok büyüksün aynı ayılara benziyorsun" dediğimde üçlü koltuğa kendini bırakıp güldü.
Yanına gidip battaniyeyi üstüne attığım da şaşırdığını belli etti. "Hayırdır, niye bu kadar iyisin?" dediğinde söylediğini umursamadan geri çekildim ve tekli koltuğa oturdum. Telefonunu çıkarıp sehpanın üstüne koydu ve gözlerini kapattı.
Yeniden ev sessizliğe boğulduğunda dakikalar sonra Alkın'ın düzenli nefes alış verişlerini duyduğumda yerimden kalktım ve salondan çıkıp mutfağa gittim. Telefonumdan rehbere girip Rüzgar'ın numarasını tuşladım.
Uzun uzun çaldı ama yanıt vermedi. Gittiği günden beri arıyordum ama açmıyordu hiçbir şekilde. Ya meşgule atıyordu ya da uzun uzun çalmasına izin veriyordu ama hiçbir şekilde açmıyordu.
Telefonu cebime koyup salona geri döndüm ve koltuğa oturdum. Aklımda ki karmaşaya son vermem gerekiyordu. Ya sadece benim telefonumu açmıyordu ya da kimsenin telefonunu açmıyordu... Öğrenmem gerekiyordu.
Alkın'ın telefonunu sehpanın üzerinden aldım ve şifre olup olmadığını kontrol ettim. Kahretsin ki şifre vardı. "Ado bırak o telefonu" diyen Alkın'ı duyduğumda telefonu bırakmadan koltuktan kalktım.
"Sadece Rüzgar'ı arayacağım. Şifreni söyle" dediğimde yattığı yerden doğrulmadan yüzüme baktı. "Kendi telefonundan arasana kızım ne diye benim telefonumdan arıyorsun?" diyerek tekrardan gözlerini kapattı.
Açık açık söylesem Alkın'ın ne diyeceğini kestiremeyeceğim için "Şarjım bitmiş" dedim dan diye. Birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra derin bir nefes verdi. İkna olduğunu anlayarak heyecanlandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRETLE AȘK (DÜZENLENECEK)
Teen Fiction"Ne yaşadığını bilmiyorum ama gramını yaşamadığımı biliyorum" dedim sözlerime devam ederek. Tepki vermedi, Konuşmadı. Beklediğim bir şey olduğu için sadece yüzüne baktım birkaç saniye. Sonrada önüme dönüp yolu izlemeye başladım. Petrol marketinin ön...