9. Bölüm

1K 73 21
                                    

Merhaba yrni bölümle geldim. Biliyorum biraz gecikti özür dilerim. Ama beklettiğim için bölümü biraz daha uzun yazdım.

Multimedyadaki şarkıyı ben çok seviyorum ve bölümle de uyumlu olduğunu düşündüm. Sonlara doğru açıp dinleyin bence.

İyi okumalar❤️❤️

~~~~~~~~~~~~~~~~~

Rüzgar Saymanoğlu:

Salonda oturmuş maç izliyordum. İzleyip izlemediğim bile belli değildi. Kafam başka yerdeydi. Söz konusu ise Adendi. Ondan artık eskisi gibi nefret etmiyordum, edemiyordum. Nedeni ona aşık olmam falan değildi ama nedenini bende bilmiyordum.
Aden salona girince farketmemiș gibi yapıp ekrana bakıyordum. Maç izlediğimi anlayınca telefonla uğraşmaya başladı. Bu sefer telefonu bırakıp etrafa bakınarak ofladı. Gülüşümü saklamak için başımı önüme eğdim. Dayanamayıp en sonunda koltuğa uzandı. Dönüp ona baktığımda bana 'ne var' der gibi kafasını sallayınca önüme döndüm. Bana hala o olanlardan sonra sinirliydi, Haklıydı da. Biraz daha televizyona baktıktan sonra birșey anlamayınca kapattım. Aden uykuya geçmiști üst kata çıkıp bir battaniye getirip üstüne attım. Odama gidip ılık bir duș aldıktan sonra üstümü giyeceğim sıra telefonum çaldı ve arayan babam olacak herifti. Telefonu açtım.
"Ne var yine, ne istiyorsun?" dedim. Ben ona ne kadar sert davransam da hiçbir şey olmamış gibi bana iyi davranıyordu(sözde).
Vedat Saymanoğlu:
"Ooo evlat sen babana böyle mi davranıyorsun?" dedikten sonra kahkaha attı. Git gide ondan daha fazla nefret ediyordum. Bende Rüzgar isem onu bitirecektim.
"Ne söyleyeceksen söyle işim var" dedim.
Vedat Saymanoğlu:
"Beni gelinimle tanıștırmayacak mısın?"dedi keyifli bir şekilde. Çıldırmıș olmalıydı ölmek istiyordu galiba.
" Hayır, uzak duracaksın ondan. Anladın mı beni?" kim bilir kafasında neler kuruyordu. Kendini iyi göstermek için elinden geleni yapacaktı.
Vedat Saymanoğlu:
" Ahahaha! Oğlum beni biliyorsun, zorlama" dedi. Piç piç sırıttığını hissedebiliyordum. Kahretsin ki biliyordum.
"Tamam, Allah belanı versin gel" dedim. Telefonu kapatıp yatağa koydum ve üstümü giyindim. Odadan çıkıp așağı inecekken Adeni merdivenlerde gördüm.
"Yarım saate kadar babam gelecek düzgün bir şey giy ve aşağı gel" dedim. Bana saf saf baktığı sıra bende iki saniye gözlerine baktıktan sonra merdivenleri inerken dediği şey karşısında olduğum yerde kaldım.
Aden:
"Annen neden gelmiyor?" dedi. Dönüp ona sinirli bir şekilde baktım ama sorusuna bir cevap bekliyordu. Daha fazla dayanamayıp arkamı döndüm ve aşağı indim. Sinirden etrafa zarar vermemek için dışarı çıkıp göl kenarına gittim. Sakinleşene kadar orda kaldım. Eve doğru ilerlerken babamın arabasını gördüm. Evin önünde onun gelmesini bekledim. Arabadan inip piç sırıtışını sergiledi. Elimden bir kaza çıkmaması için yumruklarımı sıktım. Arabadan inip yanıma geldi ve salak sırıtışı ile konuştu.
Vedat Saymanoğlu:
"Vaay evlat görüşmeyeli ne kadarda büyümüşsün. Hahahaaha!" dedi. Annem öldüğünden beri onun yanında büyüdüm. Ama o adamın pisliklerine daha fazla katlanmamak için taşındım. Uzun bir süre onun yüzünü bile görmemiştim. Ve şimdide karşıma geçmiş ne kadar büyüdüğümü soruyor. Benim babam olacak adam böyle yüzsüz işte.
"Çok büyüdüm ve herșeyi daha iyi anladım,annemi" cümlemi tamamlayamadım. Onunda yüzü gerildi. Sanki suçlu olan benim masum olan çocuk da o. Yüzü tekrar eski haline geldi ve bana bakmadan yanından geçip kapıyı çaldı. Aden kapıyı açıp şaşkın gözlerle bir bana birde o adama bakıyordu. Babam bana dönüp
Vedat Saymanoğlu:
"Gelinim de pek güzelmiş oğlum" dedi. Aden hala kapının önünde durmuş bize şaşkın şaşkın bakıyordu. Kendine gelmiş gibi kenara çekildi.
Aden:
"Buyrun, hoş geldiniz" dedi nazik bir tavırla.
İçeri girdik ve koltuklara oturduk. Aden ve ben ikili koltuğa babamda tekli koltuğa oturdu.
Vedat Saymanoğlu:
"Ee kızım adın neydi?" adenin yerine ben cevap verdim.
"Aden" dedim. Aden bana dönüp bir bakış attı ama umrumda değildi. Babamda bana bakıp sorularına devam etti.
Vedat Saymanoğlu:
"Annen baban ne iş yapıyorlar, burdalar mı biraz bahset bize kızım" dedi. Aden hakkında bișeyler öğrenmeye çalışıyordu ama izin vermeyecektim. Tekrar adenin yerine ben cevap verdim.
"Ailesi yurt dışında yaşıyor. Bunu bilsen yeter" dedim ters bir şekilde. Aden sinirlenmişe benziyordu.
Vedat Saymanoğlu:
"Aaa oğlum neden bu kadar kötü davranıyorsun babana, ben ne yaptım ki sana?" yüzsüz gibi soruyordu bide. Ayağa kalkıp önünde durdum.
"Tamam, gelininle tanıştın şimdi git" dedim. Aden kalkıp yanıma geldi
Aden:
"Rüzgar neden böyle davranıyorsun babana?" dedi. Baba diyordu o şerefsize.
"Benim babam değil o!" dedim sert bir şekilde. Ayağa kalkıp Adenin omuzuna dokunup iyi baba rolüne girdi.
Vedat Saymanoğlu:
"Sorun değil kızım... Ha bu arada bana baba dersen sevinirim" dedi. Elimde kalacaktı piç.
Aden:
"Peki, baba" dedi. Onun ağzından çıkan kelime beni çılgına çevirdi. Kolundan tutup kapıya kadar götürdüm. Kapıyı kapatıp salona geçtim kendimi daha fazla tutamadım ve etrafa zarar vermeye başladım.
Aden:
"Rüzgar! kendine gel etrafına zarar vermekten vazgeç artık. O adam senin bab-" cümlesini tamamlamasına izin vermeden bağırdım.
"Benim babam değil ooo! Bir daha o buraya gelmeyecek onunla muhattap olmayacaksın! Anladın mı beni?" Aden yüzüme baktığı sıra telefonum çaldı. Ve yanından gittim.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

ADEN ERİZDEL:

Rüzgar babasının geleceğini söylediğinde biraz heyecanlanmıștım. Ama aklımda da bir soru vardı onu sorduğumda bana sinirli sinirli bakıp gitmiști. Bende odama gidip kot buz mavisi pantolon ve kırmızı T-shirt giyinip așağı indim. Rüzgar aşağıda değildi pencereden baktığımda göl kenarında sinirli bir şekilde duruyordu. Annesi hakkında bir şeyler duyunca çok agresif oluyordu. Acaba annesi onları bırakıp gitmişmiydi? Evet, kesin bırakıp gitmiş o yüzden annesinin konusu açılınca sinirleniyorum. Belki Rüzgarı istememişti belki de bab- kapının çalması ile kendime geldim camdan Rüzgara baktım ama orada değildi o olduğunu anlamıştım. Kapıyı açmamla şok oldum. Sanki karşımda iki tane Rüzgar duruyordu. Öndeki daha yaşlı gibiydi. Yinede her şekilde yakışıklıydı. 'kızım salaklașma babası gelecekti odur' iç sesimin söylediği şey ile babasının geleceği aklıma geldi. Kenara çekilip girmelerini söyledim. İçeri geçip oturduk. Babasının bana sorduğu her souruya benim cevap vermem gerekirken Rüzgar cevaplıyordu ve ben buna çok sinirleniyordum. En sonunda Rüzgar daha fazla dayanamayıp Vedat beyi kapıya attı. Kapıyı kapatıp içeri geldi ve etrafa zarar vermeye başladı. Birazda tartıştığımız sıra telefonu çaldı ve gitti. Bende fırça ve küçük el küreği alıp etrafı toplamaya başladım. Her yeri düzgün bir şekilde temizledikten sonra gidip duș aldım. Duştan çıktıktan sonra üzerime lacivert bir deri tayt ve üstüne de pudra rengi T-shirt giydim dışarı çakacağım için hırka alıp telefonumla kulaklığımı da aldım ve aşağı indim. Rüzgar salonda oturmuș makarna yiyordu. Kapıya doğru giderken beni gördü.
Rüzgar:
"Nereye" dedi sinirli bir şekilde. Dağlık alanda nereye gidebilirdim acaba?
"Kaçıyorum" göz devirip dışarı çıktım.
Hava gayet güzeldi göl kenarına gitmek yerine bu seferde dağlık alana doğru gitmeye karar verdim. Kulaklığını takıp rastgele bir şarkı açtım ve biraz yürüyüp bir tane ağacın altına oturdum. O an Sezen Aksu'nun 'herkes yaralı' şarkısı denk gelmişti. Gözlerimi kapattım ve şarkının güzel melodisine bıraktım kendimi. Olanları, olacakları, eskileri merak ediyordum. Bundan sonra ne olacaktı? Biz şuan ne yapıyorduk? Ve en önemlisi Rüzgarın geçmişi...
Biz çok saçma bir durumun içindeydik. Benim babam bir mafyaydı. Düşmanlarımız vardı. Düşman gibi gördüğüm adam benim kocam olmuştu ve beni koruyordu. Ve ben ona aşık olmuştum. Belki annem burda olsaydı ona sarılır tüm derdimi anlatırdım. Gözümden bir damla yaş gelince kendimu tutamadım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Daha fazla dayanamıyordum. Bu yaşananlar çok ağır geliyordu. Belki şuan siz 'bunun neresi ağır' diyebilirsiniz. Ama benim annem, babam benden çok uzaktaydı. Ben bu yaşıma kadar ailemle sadece bir kaç kes görüşmüştüm. Benim ailem Nazlı ve Duruydu onlarınki ise ben. Onlarla büyüdüm ben onlarda benimle büyüdü. Hıçkırıklarımı durduramıyordum. Elimle yüzümü kapattım ve Hıçkırıklarımı durdurmaya çalıştım. Beș dakika daha ağlamaya devam ettim. Șarkı listesi devam ediyordu telefonumu çıkarıp durdurdum. Ekrandan kendime bakıp ağlamamı belli etmemek için yüzümü sildim ama gözlerim kızarmıştı. Ayağa kalkıp eve doğru yürümeye başladım. Hava biraz esmeye başlamıştı ya da duș aldığım için bana öyle geliyordu. Bende hızlı hızlı yürüyüp eve geldim. Ağladığım için biraz sakinleşmiștim. Kapının önüne gidip kapıyı çaldım. Ağladığımı belli etmemek için başımı önüme eğdim. Çok geçmeden Rüzgar kapıyı açtı. Hemen içeri girip odama gidecektim ki Rüzgar kolumu tuttu.
Rüzgar:
"Neyin var? Yüzüme bak" başımı kaldırıp yüzüne baktığımda bana şaşkın ve endişeyle bakıyordu.
Rüzgar:
"Ağladın mı sen, niye ağladın?" dedi. Benim için endişelenmiș. Sesli bir şekilde güldüm.
"Hahaaha! Vaay Rüzgar bey benim için endişelenmiș öyle mi?" dedim. Yüzüne bakıp kafamı iki yana salladım ve arkamı dönüp yukarı çıkacakken Rüzgar yine kolumu tuttu ve duvara yasladı beni. Gözleri yavaş yavaş dudaklarıma kaydı. Ve gözlerini kapatıp dudaklarıma doğru yaklaşmaya başladı. Reflex olarak benimde gözlerim kapandı. Dudakları dudaklarıma değince parmaklarımın ucuna kadar yanıyordum. Sakin ve istekli bir öpücük kondurdu ve çekilip dışarı çıktı.
Hala şok içindeydim.

Rüzgar beni öpmüștü

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Arkadaşlar karakterleri kendi kafanızdan kursanız daha iyi olur. Ana karakterlerde bir değişiklik yok ama diğer karakterleri kaldırdım.

Sizi seviyorum ❤️❤️

NEFRETLE AȘK (DÜZENLENECEK) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin