55. Bölüm

294 13 19
                                    

Bölümü normalde 20.00'da atıyordum biliyorsunuz ki ama biraz işlerim olduğu için erken atmak durumunda kaldım.

(Medyada ki şarkıyı bölüm yazarken açarak yazmıştım. Sizlerde okurken açabilirsiniz)

Oylarımızı ve yorumlarımızı unutmayalım lütfen, sonra üzülüyorum.

Neyse duygu sömürüsü yapıp sizi tutmayayım ben.

Buyrun efendim, bölüm sizlerle.

~~~

Neyden kaçarsan ona gidersin derler. Benim kaçtığım gerçekte şu an tam karşımda duruyordu. Yediremiyordum kendime, hiçbir zaman da yediremeyecektim. Kabul edebileceğim bir gerçek değildi bu, kabul etmek istemiyordum.

Karşımda duran mezarlığa bakarken ellerim titreye titreye açtım taksinin kapısını. "Bekleyeyim mi gideyim mi kızım?" diye sordu şoför. Üzerimde tek kuruş para yoktu.

"Bekleyin lütfen" diyerek taksiden indiğimde taksinin hemen arkasında ki iki siyah araba görüş alanıma girdi. Tek bir yere korumalar olmadan gidemiyordum, her an ne olabileceği belli değildi. Canım her an tehlikeye gidebilirdi.

Benim inmemle beraber önde ki arabadan tanıdık yüzler de inip arabanın önünde beklemeye başladılar.

Mezarlığa doğru yürürken dizlerim, ellerim hatta her zerrem titriyordu. Duru her an bir yerden çıkıp gelecekmiş gibi hissediyordum, buraya gelene kadar da böyleydi hislerim. O toprağın altında olduğunu bilmek nefesimi kesiyordu.

Mezarının yerini bilmiyordum. Cenazesine katılamamıştık çünkü bizim buralarda cenazelere sadece erkekler katılabiliyordu. Son kez görmek bile günahtı.

Mezarlığın demir parmaklıklı kapısını araladığım da kapının yanında duran küçük kulübeden orta yaşlı bir adam çıkıp yanıma geldi.

"Buyurun? İlk defa geliyorsunuz galiba" dedi.

Karşımda duran onlarca mezara bakarken içinde ki acıya eşlik eden gök gürledi ve yavaş yavaş yağmur taneleri akmaya başladı.

"Duru" dedim devamı gelmedi. Devamını getiremedim. Sesim kesildi, dilim lâl oldu devamını getiremedim.

"Ben size eşlik edeyim" diyerek adam yanıma geldi ve yürümemi sağladı. Devamını getirememe rağmen kimden bahsettiğimi anlamıştı.

Bir kaç mezarın yanından geçerken gittikçe nefesim daralıyordu. Niye bu kadar acıtıyordu? Niye öldürüyordu beni?

Şu an çıkıp gelmesi ve ben ölmedim demesi için canımı bile verirdim.

"Burası, başınız sağ olsun yeniden" adamın gösterdiği mezarlığa başımı çevirirken nefesimi tuttum. O kadar ağır gerçekleşti ki her şey.

Adamın yanımdan geçip gidişi, dizlerimin üzerine düşüp avuç içlerimle ağzımı kapatmam.

İnsan hayattayken de ölebilirdi. Öldüğümü hissettim, bedenim sapasağlamdı ama o mezarı gördüğüm anda öldüm. O mezarda yatan Duru'ydu ama ölen bendim. Bedenim de o toprağın altında olması için her şeyi yapabilirdim. Duru yerine o toprağın altında olmayı çok isterdim. Benim yerimde de üzülüp ağlamasını isterdim.

O da mahvolurdu ama en azından vicdanım peşimi bırakırdı. Benim yüzümden o toprağın altında olmadığı için rahat ederdim.

"Özür dilerim" hıçkırıklar ağzımdan firar ederken önümde duran mezara dokunamıyordum. "Çok özür dilerim Duru! Çok özür dilerim!"

NEFRETLE AȘK (DÜZENLENECEK) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin