"Ne?" dudaklarımdan dökülen kelime sadece buydu. Şaşkınlığımı kimse umursamadan Rüzgar'a ve Akif denilen adama bakıyorlardı.
O adam ne demişti öyle?
Onun yüzünden bu hayata karışmak zorunda kaldığım adam hâlâ hayatta mıydı? Hâlâ derdi ben miydim?
"İstemem Akif, yerini bende biliyorum." Rüzgar'ın söyledikleri daha da afallamama sebep oldu. Gökhan Karadere denilen adamın yerini biliyordu ve hiçbir şey yapmıyor muydu? Kafam çok karıştı, Rüzgar'ın ne yapmaya çalıştığını algılamam zaman alacak gibiydi.
"Nasıl olur? Yerini bilmen imkansız." Akif de en az benim kadar şaşkındı. Hayır benim kadar şaşkın olamazdı, o sadece bozguna uğramıştı.
"Niye bu kadar şaşırdın? Ben Rüzgar Saymanoğlu'yum, kimse benden kaçamaz." bakışlarımı ondan çekip masadakilere baktım.
Vedat Bay gururla oğluna bakıyordu, iğrenç.
Alkın kaşlarını çatmış Rüzgar'ın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu, ilginç.
Emre ve Ali, Rüzgar'ın yaptıklarına şaşırmış değillerdi ya da ne yapmaya çalıştığını sorgulamıyorlardı, güvenilir.
Nazlı'ya bakma gereksiniminde bulunmadan yeniden Rüzgar'a döndüm. Hemen o adamla konuşmayı kesip yanıma gelmeli ve bana her şeyi anlatmalıydı.
"Rüzgar." dedim. Dönüp bakmadı, duymadı bile.
"Öyle olsun" dedi Akif. Gözünde ki nefreti ve düşmanlığı çok net gördüm. Başını salladı ve son kez bana bakarak arkasını döndü, gitti.
Bir alkış tufanı koptu salonda. Dönüp de bakamadım, Rüzgar'ın sırtına odaklandım. Alkışlar boşaydı sanki, bu salonda sadece ikimiz varmışız gibi hissediyordum. Etrafımızda ki insanların mutlulukları, alkışları bize işlemiyordu.
Dönüp bakmasını istedim, bir açıklama yapsın istedim.
Bana doğru döndü, bakışlarımı hissetmiş gibi. Sonra da hiçbir şey söylemeden gelip yerine oturdu.
"Neydi bu şimdi?" dedim. Alkışları arasında sesimi yükseltmek zorunda kalmıştım. Açıklama yapacak gibi görünmüyordu, iyice sinirlenmeme sebep oluyordu.
"Bana bir açıklama yapmak zorundasın, sessiz kalma." derin bir nefes aldığını duydum. Bakışları bana döndüğünde yüzünde ki öfke çok net görünebiliyordu. Neye sinirlendiğini bile anlamamıştım. "Burada mı?" dedi aniden. Bir nişanda olduğumuz aklıma geldiğinde haklı olduğunu düşünerek önüme döndüm. Evde uzun uzadıya konuşacaktık.
"O adamın yerini buldun mu gerçekten?" Ali'den gelen ses en çok merak ettiğim soruyu sorduğunda Rüzgar sırtını sandalyeye verdi. Ali'ye de cevap vermeyecek sandım ama beni yanıltarak "Hayır." dedi.
Ne yani? Gökhan Karadere denilen adamın yerini bilmiyor muydu? Akif'e yalan mı söylemişti? Peki neden?
İyice sıyıracağım kafayı.
"Tam da tahmin ettiğim gibi. Sırf Akif piçi karşılığında bir şey istemesin diye o adamın yerini bildiğini söyledin." ses Alkın'dan gelmişti. Sonrasında ise şaşkınlıkla yanımda oturan Rüzgar'a bakakaldım. Ona güvenmiyor değildim ama neredeyse iki yıl olacaktı ve o adamı bulamadığını daha bugün öğreniyordum. Üstüne üstlük eline gelen fırsatı da geri çevirerek itmişti. Nedeni ise o adamın ondan bir şey isteme karşılığıydı.
Daha fazla konuşmadım, konuşsam konu uzayacaktı ve Rüzgar sinirliyken daha da fazla sinirlenecekti. Şaşkınlığımı ve merakımı geceye erteleyerek garsonun servis ettiği tabağıma odağımı verdim. Önüme Çaban Payı konulmuştu. Aslında hiç yememiştim ve adının ne olduğunu bile bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRETLE AȘK (DÜZENLENECEK)
Roman pour Adolescents"Ne yaşadığını bilmiyorum ama gramını yaşamadığımı biliyorum" dedim sözlerime devam ederek. Tepki vermedi, Konuşmadı. Beklediğim bir şey olduğu için sadece yüzüne baktım birkaç saniye. Sonrada önüme dönüp yolu izlemeye başladım. Petrol marketinin ön...