59. Bölüm

290 19 38
                                    

Bölümü atmayı unuttum gördünüz mü?

Neyse iyi okumalar!

~~

Aslında her zaman heyecanlı bir hayatımın olmasını isterdim. Okuduğum kitaplarda olsun, izlediğim dizi ya da filmlerde olsun hep özenirdim. Normal bir hayat yaşamak çok sıkıcı gelirdi.

Ama şimdi öyle değil. Normal bir hayatımın olabilmesi için neler vermezdim ki. Kitaplarda ve dizilerde olduğu gibi değilmiş her şey. Daha beter ve daha gerçekçiymiş.

Salonda ki büyük kahvaltı masasında oturuyorduk. Önümüzde kahvaltılıklar, baş ucumuzda öfke ve sessizlik kol geziyordu. Çaprazımda, masanın başında Rüzgar vardı, hemen karşımda da Alkın. Büyük bir sakinlik vardı üzerimde, kahvaltımı sakince yapıyordum.

Birazdan çıkacak olan yangın umrumda değildi.

"Bugün yine çok enerji saçıyorsunuz çekirdek ailesi." Alkın'a bakışlarım dönmedi ama benim aksime Rüzgar sinirini ondan çıkarmak istercesine hışımla Alkın'a dönmüştü.

Dün akşam Gökhan Karadere telefonu suratımıza kapattıktan sonra ufak bir tartışma yaşadık. O kadar ufak bir tartışmaydı ki Rüzgar önümüzde ki cam sehpaya eline geçirdiği bibloyu fırlatasım sehpanın tuzla buz olmasını sağlamıştı.

Sonra da hiçbir şey olmamış gibi elimi tutarak odaya çekiştirmiş ve uyumamızı sağlamıştı. Sabah kalktığımda da Rüzgar yanımda değildi. Aşağı inip sehpanın camlarını toplayıp çöpe atmıştı. Bende hiçbir şey söylemeden ayak uydurarak kahvaltı masasını salona kurmuştum çünkü Rüzgar Alkın'ın geleceğini söylemişti.

Alkın'ın artık dün akşam terasta ve evde yaptığımız telefon konuşmasından haberi vardı. Rüzgar'a hak veriyordu ama kendisi ve ailesi hakkında ki gerçekleri öğrenmek istediğini de biliyordum. Çok fazla müdahil olmamaya çalışsa da merakı gözle görülür derecedeydi.

"Ne planlıyorsun canım kardeşim? Seni dinliyorum." Alkın Rüzgar'ın sert bakışlarını umursamadan geriye yaslanarak rahat bir pozisyon yarattı kendine. Kollarını önünde birleştirerek alayla Rüzgar'a bakıyordu.

Çatalımda ki salamı ağzıma atarak uzun süre sonra bakışlarım öfkeli bakan harelerle buluştu. Bu öfkesini sebebi Gökhan değil bendim. Gitmek istediğimi söylemem onu iyice delirtmişti. Delirsindi de. Ne geçecekti ki eline? Beni vazgeçiremezdi. Kararımı vermiştim bir kere, beni bastırmaya çalışmasına izin vermezdim.

"Plan yok." dedim. İyiden iyiye delirdiğini görebiliyordum, umursamadım. "Gideceğim ve her şeyi öğrenip geleceğim. Bu kadar."

Alkın'ın kaşları havalandı hayretle. Korkak Aden'e alışmış olmalı ki kabul etmem onu şaşırttı. Bende şaşkındım bu halime ama dün Gökhan telefonda bana korkak dediği için kendime öfkelendim. Korkaklığın bir manası yoktu. Ecelim geldiğinde zaten ölecektim öyle değil mi?

"Öyle bir şey olmayacak." ikna olmamakta ısrarlı olan Rüzgar'a değdi bakışlarım, yeniden. Anlayabiliyordum, endişe ediyordu, beni savunmasız bir şekilde o adamın ayaklarına bırakmak istemiyordu. Haklıydı. Yine de gitmem gerektiğini o da biliyordu. Gökhan Karadere onu evinde istemiyordu, gelmeye kalkışsa anlatmazdı.

"Gidiyorum."

"Gitmiyorsun!"

"Gideceğim." onun bağırmasına karşılık sessizce tekrarladım. Geri adım atmayacaktım.

"Gitmeyeceksin dedim Aden!" elini masaya vurmasıyla masanın üzerinde ki çayla dolu bardaklar ve çatal bıçak titreşti. En çok benim zarar görmemden ötürü sinirleniyordu, bunu fark etmemek mümkün değildi. Kendimi tarttım ve aynı hisleri kendim için de fark ettim. Ona bir şey olma düşüncesi de beni öfkelendirirdi.

NEFRETLE AȘK (DÜZENLENECEK) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin