Verdiğim sözleri tutamadığımı anladım 😌. Sözde iki haftada bir bölüm atacaktım ama yine yapamadım ama inanın hiç vaktim yoktu.
Birazcık da moralim bozuktu derken bölüm yazamadım.
Neyse işte yeni bölümle geldiiim! Hadi sizlere iyi okumalaaaaar! ❤️
~~~~~~~
Aden Erizdel/Saymanoğlu:
Yine herșeyi mahvettim. Bu sefer gerçekten mahvettim. Nasıl toparlayacağım bilemiyorum. Nasıl böyle birșey yaptım? Kimseyi düşünmeden sinirle söylediğim sözler herkesi mahvedecek.
"Yengegül yani... Aden" diyerek Emre elini omuzuma koyduğunda ona ismimi söylettiğim için kendinden nefret ettim.
"Ben seni eve götüreyim. Rüzgarla ben konuşacağım, söz veriyorum... Diğer konuyu bir şekilde halletmeye çalışacağız" dedi ve omuzumu sıvazladı. Ben o eve gitmek istemiyorum ki. İstemiyorum.
"Beni babama götürür müsün?" diye sordum çekinerek. Derin bir nefes alıp etrafa baktı. "Yengegül bak şuan yaptığın şeyi herkes duymuştur. Biliyorsun. Bu yüzden Rüzgarın yanında olman gerekiyor ki seni onun yanında görsünler ve söyleyeceğimiz yalanlara inansınlar" dediğinde yüzüne baktım.
"Bari bu olayı basına anlatana kadar orda ol. Söz, seni ben götüreceğim babana" dediğinde çaresizce başımı salladım.
Ayağa kalkıp elini uzatınca elini tutup ayağa kalkarken başım dönünce kalktığım yere geri oturdum. "İyi misin yengegül?" diyerek Emre önümde çömeldi ve elini bacağıma koydu.
"İyiyim, sadece başım döndü" ilaçları uzun süredir içmiyorum. Sadece Rüzgarla beraberken içmiştim. Bu olaylar olmadan önce Mehmetle tanışmadan önce. Yani kısacası en son ilaçlarımı sabah içtim ve şu an kötüyüm. Bu kadar.
"Alayım mı kucağıma? İster misin?" dediğinde başımı sağa sola çevirip reddettim. "Gerek yok, iyiyim şu anda. İlaçlarımı almadım ondan oluyor herhalde" dediğimde ayağa kalkıp kolunu uzattı ve tutmamı bekledi. "Seni eve yetiştirelim o zaman. İlaçlar önemli çünkü" gülümsedim. Koluna tutunup ayağa kalktığımda etrafa bakındım. Herkes aralarında fısır fısır birșeyler konuşuyor ve bize bakıyordu.
Umursamayarak ilerleyip arabaya yaklaştık. Emre kolunu çekmeden ön koltuğa kadar yürüdü ve anahtarla kilidi açıp ön koltuğun kapısını açtı. Kolunu bırakıp oturdum ve kemerimi taktım. "Teşekkür ederim" diyerek gülümsediğimde Emre gülümseyip kapıyı kapattı.
Hemen kendi tarafına binip kemerini taktı ve arabayı çalıştırdı. Başımı geriye yaslayıp yorgunlukla gözlerimi kapattım ve uyumadan öylece bekledim.
Uyumuyordum ama gözlerimi açacak gücü de kendimde bulamıyordum.
Yol boyunca sessiz sessiz giderken araba durduğunda ve Emre kapısını açtığında geldiğimizi anlamıştım. Birkaç dakika sonra kapım sertçe açıldığında yüzümde bir el hissettim.
"Rüzgar napıyorsun abi? Kızı uyandıracaksın" Emre'nin sesiyle ellerin sahibinin Rüzgar olduğunu öğrendim. "Uyuyor mu? Bir sorun yok değil mi? Sadece uyuyor" ne kadar da değer veriyor ama. Bayıldım!
"Kötü birșey olsa eve mi getireceğim kızı? Hastahaneye götürüp haber vereceğim değil mi? Az mantık" ellerini yüzümden çekildi ve sol tarafıma yani kemere doğru kaydırdı. Kemer açılınca ellerimi kaldırıp ellerini itmeye çalıştım istemeyerek.
"İstemiyorum" ağzımın içinde mırıldanmam pekte umrunda değil gibiydi. "Rüzgar ben mi alsam? İstemiyor gibi" İyi olur. Çok iyi olur. Sen al Emre sen al.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRETLE AȘK (DÜZENLENECEK)
Novela Juvenil"Ne yaşadığını bilmiyorum ama gramını yaşamadığımı biliyorum" dedim sözlerime devam ederek. Tepki vermedi, Konuşmadı. Beklediğim bir şey olduğu için sadece yüzüne baktım birkaç saniye. Sonrada önüme dönüp yolu izlemeye başladım. Petrol marketinin ön...