Rüya Seren
Tolstoy'a göre; tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: “ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir.." Bizim hikayemiz de şehre gelen yabancıyla başlamıştı. Yabancı dediğime bakmayın mucizeyle başladı desem yeriydi. Kalbinin kapılarını sonuna kadar iyilik için adamış o güzel adam ile başlamıştı.
Tanımadığı bir kadına mucize olmak için yola çıkmış bavulunda getirdiği umut ışıltılarıyla karanlık hayatımıza ışık tutmuştu. Hayatımız için bir mucize gerekti ve o mucize gelip aydınlatmıştı bizi. Bir mucize yetmiş o mucize ile birlikte masal başlamıştı.
Masal dediğime de bakmayın kötülerle dolu bir masalmış bu masal. Sürekli ağlayan prensesin zorlu hayatına eşlik eden bir prensin masalıymış. İkiside bu masalda çok yorgun düşmüşler. Hatta bazen pes edip masalı bitirmeyi bile düşünmüşler ama mucizeler onların peşini bırakmamış
Hep denemeleri için uğraşmış ve sonunda savaşın galibi mucizeler olmuş. Masalın başında ölmesine saniyler kalan kelebek yaşama tutunmuş. Güzelliğinin bile farkında olmayan kelebek o mucize ile birlikte güzelliğin ne olduğunu öğrenmiş. Yaşamak için yeni sebepler aramış kendine.
Çabalamanın, azmin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış. Hayat onlara yaşamanın değerini gösterirken her yönden mucizelere inanıp umut etmeyi, beklemeyi,sabır etmeyi ve bunları yapmanın en güzel mükâfatını göndermiş.
O mucize de dile gelip kelebeğin kulağına son kez bunları fısıldamış:"Ben senin çektiğin sıkıntıların mükâfatıyım, çok daralmışsın duydum. Beni sana Allah gönderdi ben senin kabul olmuş duanım.."
"Berk hadi ama!" Berk her zaman ki gibi bizi bekletirken biz ise açacağımız vakıf için boya yapmaya gidektik. Babam ısrarla bir adam tutalım demesine rağmen bizler her yerinde emeğimiz olsun diye hep birlikte boyamak istemiştik.
"Bir kere de laf etmeyin geliyorum!" bağıran tabiki de Berk'di. Herkes yerinde mırıldanırken belimde bir el hissettim. Kafamı çevirdiğim de saçları yeni yeni çıkmış olan sevgi dolu bakışları ile birlikte Çağatay ile karşılaştım. Yanağına dokunarak "iyisin dimi canım?" diyerek sordum.
Ameliyat olalı üç ay geçmişti. Çok hızlı bir iyileşme göstermiş bazı solunum sorunları dışında bir sıkıntısı kalmamıştı. Bir aydan fazla bir süre hastanede kalmış bu süreç içinde hepimiz ona destek olmuştuk. Şimdi ise yeni yeni kendine gelmeye başlamış bizimle beraber işlerin ucundan kıyısından tutmaya çalışıyordu.
"İyiyim bebeğim bininci soruşun iyiyim artık, hep yanındayım ve hiç gitmemeyeceğim" Çağatay güven verici cümlelerini sıralamaya başladığın da gerçekten iyi olduğunu anlamıştım. Yanağına bir buse kondurup sevgimi belli ederken bunca olan olaya rağmen hala ayakta olup birbirimizin elini tutuyor olmamız oldukça gurur verici bir tabloydu.
"Tuğçe gitmiş orada bekliyorlarmış Kubilay ile birlikte" Görkem bir anda konuya atılınca ona döndük. Görkem demişken Tuğçe ile sevgili oldular. Baya şaşırtıcı bir cümleydi bizde ilk duyduğumuz da şaşırmıştık ama ikiside birbirlerine fazlasıyla değer verdiklerini görünce şaşırmaların yerini mutluluk almıştı. Görkem gibi birinin bir kadına aşk ile bakıp tüm kadınları silmesi gerçeğine hala inanamıyordum. Ey aşk sen nelere kadirsin...
"Geldim geldim çatladınız!" Berk geldiğini belli eden bağırtısıyla Elçin'in elini tuttuğunda harekete geçmek için hazırdık. Onlar da evleneli üç buçuk ay olmuş kendi evlerinde yaşamaya başlamışlardı. Babam ve Merih amcanın yardımlarıyla güzel bir ev kurulmuş mutlu şirin bir ev halini almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mucize Yeter (TAMAMLANDI!)
Teen Fiction"İnsan umut ettiği sürece yaşar" diye bir söz vardır. Hayat insana bazen o kadar acımasız hamleler yapar ki, insan bocalar,hayata küser en önemlisi de o içinde ki çocuğu öldürür. Herkesin hayatında küçük de olsa bir mucizesi vardır. O mucize sizin e...