Rüya SerenÖlüm, ruhun bedenden ayrılması.. sonsuzluğa açılan yelken ve ebedi hayat. Ölüm bir son değildi ama korkuturdu. İçini yapıp yıkardı o korku. Aslında her gün duyulacak olması gereken korku bir insan parçasının ağzından duyulduğunda daha da korkunç hâle geliyordu.
İçin çaresizce yanarken sonunun ne olacağını bilmeden ölümü beklemek o kadar yorucuydu ki. Kalbin hızla çarparken seni neyin beklediğini bilmiyordun ve bu bilmeyiş insanı daha da ürpertiye itmiyor muydu?
"Ölüm korkusu daima, yaşamlarını dolu dolu yaşamamış olduklarını hissedenlerde en fazladır." der Irvin Yalom. Bu tespitinde o kadar da haklı ki yaşayamadığı anılar çok olunca ölüm insana hep ağır gelmiştir. Yaşam denen saniyelik ömre biçilen değer o kadar fazla ki ölüm denince gözün hep arkada kalıyordu.
Hayattayken yaşamın kıymetini bilmeyenler ölümü duyunca hayatın peşinde durmayı seçmişlerdi. Ölüm bir yeniden doğuş olsada yaşayamadıklarınla ölmek buruklaştırıyordu içini ve çaresizce yaklaşan ölümü bekliyordun hiç bir şey yaşamamış gibi...
Dağ evinden dönmüş herkes ise duş almak kıyafetlerini değiştirmek amacıyla bizden ayrılmışlardı. Akşam tekrar Çağatay'ın evinde toplanmak için sözleşmiştik. Ben her zaman ki gibi Çağatay ile kalmayı seçmiş evimize geçmiştik.
"Aşkım sen bir duşa gir bende çamaşırları makineye atayım" dediğimde Çağatay bana sarılıp "iyice ev hanımı oldun bakıyorum da" dedi. Tebessüm edip "tabi, çok da güzel oldum bence" dedim. Saçlarıma bir öpücük kondurup "yerim seni" dedi ve ardından dolaptan giyeceği kıyafetlerini çıkararak banyoya ilerledi.
"Çağatay bu dolabın hali ne böyle aşkım?!" Sitemle karşımdaki dağınık dolapla bakışırken banyodan öksürük sesleri geliyordu. Derin bir nefes alıp "bari çıkana kadar düzenleyeyim" diyerek başladım kıyafetlerini düzenlemeye.
O kadar dağınıktı ki dolabın içine düşsem kaybolacak kıvamdaydı. Çekmecelerini açıp oraya bakarken atletlerin altında bir kağıt buldum. "Bu çocuk burayalara niye kağıt koyuyor ki" diye sinirlenerek kağıdı aldım. Merakıma yenik düşüp defalarca katlanan kağıdı açmaya başladım.
Geçen Çınar buradayken de bu şekilde katlanan bir kağıdın önüme düştüğünü hatta o sırada Çağatay'ın sinirle elimden çektiği günü hatırladım. Bu sefer daha da hızla açtım kağıdı. Karşımda ince ince yazılmış yazılar ile duraksadım.
Kağıdın başında büyük harflerle "ÖLMEDEN ÖNCE YAPILACAKLAR LİSTESİ" başlığını gördüm. Anında elimi ağzıma götürüp titremeye başlamam bir oldu. Çağatay ölmeden önce yapılacakların listesini yapmıştı. İçime defalarca hançerler sokulurken çekmecede düz duran bir kağıt daha olduğunu gördüm. Elime aldığımda bunun bir vasiyetname olduğunu gördüm.
Hızla okumaya başladığım da tüm mal varlıklarını bana bıraktığını bu evi ve İstanbul'da olan evini benim üzerine yaptığını. O öldükten sonra da evin anahtalarının bana verileceği yazıyordu. Okurken titrediğimin farkında bile değildim. Bir anda ağlamaya başladım. Öleceğine o kadar emindi ki
Tüm mallarını, tüm manevi ve maddi hakların talebini bana vermişti. Babasına karşılık bunu yapmıştı hemde. Gözlerimden akan yaşları tutamazken yaptığı listeye bakmaya başladım.
ÖLMEDEN ÖNCE YAPILACAKLAR LİSTESİ
-Rüya'ya doğum günü hediyesi ver
-Rüya'ya kendini affettir
-Arkadaşların ile barış
-Yağmur yağarken Rüya ile sarıl
-Rüya'ya şiir yaz
-kendine vakit ayır
-merak ettiğin yerleri gez
-ormanda bir yürüyüş yap
-yeni bir yemek yapmayı öğren
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mucize Yeter (TAMAMLANDI!)
Fiksi Remaja"İnsan umut ettiği sürece yaşar" diye bir söz vardır. Hayat insana bazen o kadar acımasız hamleler yapar ki, insan bocalar,hayata küser en önemlisi de o içinde ki çocuğu öldürür. Herkesin hayatında küçük de olsa bir mucizesi vardır. O mucize sizin e...