Medya:Berk
''Biraz daha iyi misin?" sorusuyla Çağatay'a döndüm. Kafamı sallayıp "Evet iyiyim" dedim. Çağatay üzgün bir mooda bürünüp "özür dilerim" dedi. Kaşlarımı çatıp "neden ki?" diye sordum. "Ben gitmeseydim düşmeyecektin" dedi.
"Saçmalama o benim gerizeklılığımdan kaynaklı bir şeydi." deyip tebessüm ettim. Herkes partiye devam ediyor. Bizde üst kattaki terasta oturuyorduk. Berk'in verdiği kıyafetleri giymiştim. Öylece gökyüzüne bakarken Çağatay'a bakıp
"Kalmak zorunda değilsin git sen burda düşebileceğim bir havuz yok" dedim.
Güldü, gülüşü bile aynı ona benziyordu. "Yok aşağıda sıkılırım burası iyi" dedi. O sırada aşağıdan dans şarkısı çalmaya başladı. Çağatay bana bakıp "dans edelim mi?" diye sorunca kaşlarımı çatıp "Dalga mı geçiyorsun benle!" diyerek kızdım.
"Ya hayır gerçekten sadece izin ver gerçekten dans edicez." deyince merak ettim. "Nasıl olacakmış o?" diye sorduğumda gülümseyip "Güzel,şimdi elini bana ver" dedi. Ellimi tereddütle uzattım. Şimdi şu arabanın tuşlarına bas bir ileri bir geri" Bir elimle elini tutuyor bir elimle de dediklerini yapıyordum.
Yarım yamalak bir şeyler oluyordu işte bu iş beni nedense mutlu etmiş küçükte olsa yüzümde bir tebessüm oluştu. Şarkı bitmiş biz hala kendi halimizce uydurduğumuz dansı yapıyorduk. O sırada yüzüne baktım.
Karşımda o belirdi. Kanlı yüzü acı çektiğini gösteren bakışları ve sesi. Bir anda ellerimi çektim "B-benim gitmem gerek" dedim. Çağatay anlamaz gözlerle bana bakıp "Özür dilerim üzecek bir şey mi yaptım?" dedi. "Hh-hayır sadece uzak dur benden!!" diyerek sandalyeyi kullanmaya çalışıyordum. Kendi kendime "Allah kahretsin uzak dur benden uzak" diye bağırarak ağlıyordum.
Elim ayağıma dolaşmıştı. Çağatay yardım etmeye yelteldiğinde "Dokunma istemiyorum!" dedim. Ağladığımın farkında değildim. Çağatay önümde diz çöküp
"Noldu bilmiyorum ama sakin ol lütfen eve götürmemi ister misin?" diye sordu telaşla "H-hayır benim babam gelecek senle gitmeyeceğim" dedim. Babamı arıyordum ama açmıyordu. Evde ki kimseye ulaşamıyordum. Ellerimi gözlerime kapatıp
"Allah kahretsin çık aklımdan çık çık!" diyerek kafama vurmaya başladım.
Çağatay endişeli gözlerle beni durdurmaya çalışıyordu. Çağatay dayanamayıp Berk ve Elçin'i çağırdığında Elçin koşarak gelip sarıldı. "Güzelim sakin ol geçti" Ağlamamı durduramazken Elçin'e dönüp
"Aklımdan çıkmıyor, Elçin olmuyor" dedim.
Berk telaşla su içirmeye çalışıyor bir yandan da "güzelim ben varım yanında bak geldim hadi ağlama korkutma beni birtanem hadi güzelim benimle birlikte nefes al" dedi. Çağatay suçlu gözlerle bakıyordu. Berk "Hadi gel eve bırakayım seni Rüya hadi gel canım" diyerek indirdi beni aşağı eve o götürecekti. Hızla arabaya bindirdi. Yolda ağlamam durmuyor bide üstüne partiyi berbat ettim diye üzülüyordum. Ne baş belası ne iğrenç bir insandım
...
Ablama olan biten her şeyi anlattığım da oda üzülmüştü. Bugün ki geceden annemgile bahsetmeyeceğimize karar kıldık. Her şeyi mahvetmiş üstüne bir de sinir krizi geçirmiştim. Şimdi herkes daha çok acıyacaktı hele ki Çağatay ona da kötü davranmıştım...
Sabah okula hiç gitmek istemesem de zoraki hazırlanıp gittim. Kapıda yine Berk karşıladı beni ama bu sefer yanında Çağatay'da vardı. Soğuk ve mahcup bir şekilde "Günaydın" dedim. İkiside güler yüzle "Günaydın" dedi. Berk beni okula doğru sürerken Çağatay ise bugün nasıl olduğumu sordu. Dünkü olanlardan sonra bu kadar iyi davranması şaşırtmıştı. Okulda herkes bana her zamankinden değişik bakıyor buda beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. Berk bunu anlayıp
"Ne bakıyorsunuz lan önünüze dönün!" diyerek sertçe ikaz etti.
Koluna dokunup "Yapma Berk, onlarda haklılar herkes dün olanları gördü,ne baş belası olduğumu anlamış ona bakıyorlar" dedim. Çağatay sinirlenmiş olacak ki "Bu kız acayip boş yapıyor elimde kalacaksın bak, küçücük bir hata oldu bu kadar küçük hanım ayrıca onlar İngiltere kraliyet aile üyesi mi neye hakları var!" diyerek etrafa döndü.
"Ne bakıyorsunuz lan hiç mi görmediniz tekerlekli sandalyede insan. Eğer bir daha bu kıza acıyarak bakanı görürsem hepinizin canını yakarım o zaman kendinize acıyarak bakmak zorunda kalırsınız!" diyerek bağırdı.
Kendimi o kadar çok kötü hissettim ki "Of Allah'ım neden ya neden?" diye geçirdim içimden, Çağatay sinirle beni sürerken Berk'de arkamızdan geliyordu. Çağatay sinirden gerilmiş yüzüme bile bakmıyordu...
Sınıfa girdiğimizde aynı yerime oturdum. Berk yanıma Çağatay ise benim önüme oturmuştu. Ne yapmaya çalışıyor anlamıyordum. Hoca gelince bu düşünceleri bırakıp derse döndüm.
"Öğleden sonra hep birlikte bir şeyler mi yapsak?" diye soran Berk'e dönüp "çok yorgunum" dedim. Berk itiraz ederek "yalan söyleme bir kerede bir şeye evet de ya" dedi. Çağatay hemen atlayıp "ben geliyorum diye gelmiyorsan gelmem ben sıkıntı değil" dedi. Yüzüne bile bakmadan "Yok sorun değil senin yüzünden değil sosyal biri değilim" dedim.
O gün Berk ne yapıp etti ve beni ikna etti. Okul çıkışı yine her zaman ki gibi sahile gittik. Elçin Çağatay ile kaynaşmıştı. Yavaş yavaş Çağatay'da aramıza katılıyor gibiydi. Kendi hallerinde konuşuyor gülüşüyorlardı.
Eski halim geldi gözümün önüne sürekli gülen, eğlence denince akla gelen hayat dolu bir kızdım. Peki ya şimdi öyle yorgun,öyle enerjisizdim ki eğlence denince içime kötü şeyler doluyordu. Ben böyle düşüncelere dalmışken bizimkilerde hala sohbet ediyorlardı. Saat geç olunca beni eve bıraktılar. Hepsine görüşürüz deyip girdim içeri Çağatay'da artık bizimle takılacaktı. Benim o çocuğu görünce neler yaşadığımı bilmeleri ve bunu yapmaları beni ne kadar üzsede belli etmedim.
O gün yine her zaman ki gibi yemek yemeden kulaklığımı takıp pencere kenarında ki koltukta yerimi aldım. Kendimi toparlamak istesemde bir yandan da bunu yaparak bencilce davranmış olurum hissi vicdanımı rahat bırakmıyordu.
"Beni nasıl affedeceksin ne zaman?" diye sordum gökyüzüne, tam o sıra mesaj geldi telefonuma bir anda heyecan yapmıştım. Hızla telefona bakınca Çağatay'dan geldiğini fark ettim. Mesajına girip baktım.
- selam nasılsın?
Yazmıştı. Derin bi nefes alarak
- iyi
Bu çocuğa bir türlü iyi olamıyordum. Başımdan atmak istercesine kısa cevaplar vererek bezdirmeye çalışıyordum.
- sağol bende iyiyim sormadın ama
Çocuk düşündüğümden de sabırlı çıkmış hala sohbet açmak için uğraşıyordu.
Sadece görüldü atmakla yetindim. Onunla konuşurken vücudum buna engel oluyordu. Resmen onunla konuşmamam gerektiğini belli ediyordu. Bunları düşünmeyi bırakıp uyumam gerekiyordu. Kulaklığımda ki müziği değiştirip ablamı çağırdım. Onun sayesinde yatağıma uzandım. Gözlerimi tavana dikip her gece yaptığım gibi derin bir nefes alıp "özür dilerim" dedim.
"94. KEZ ÖZÜR DİLERİM..."
Evettttt bugünde bir bölümçükü daha bitirdik. Umarım severek okuyorsunuzdur. Tek temennim de bu zaten. Harika mükemmel bir kitap diyemem ama bir şeyleri başarmak için kullandığım güzel bir kitap olacak inşallah. Neyse sorulara geçelim.
Bölüm nasıldı?
"94.kez özür dilerim" sizce anlamı ne?
Çağatay karakteri hakkında düşünceleriniz neler?
İleryen bölümler hakkında fikirleriniz nedir?
Rüya'nın neler yaşadığı bölümlere geçelim mii ne dersiniz?
Beğeni ve yorumlarınızı esirgemeyin sizleri çok seviyorum kucak dolusu öpücük gönderiyorum. Diğer bölümde görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın hoşçakalınnn🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mucize Yeter (TAMAMLANDI!)
Ficção Adolescente"İnsan umut ettiği sürece yaşar" diye bir söz vardır. Hayat insana bazen o kadar acımasız hamleler yapar ki, insan bocalar,hayata küser en önemlisi de o içinde ki çocuğu öldürür. Herkesin hayatında küçük de olsa bir mucizesi vardır. O mucize sizin e...