Rüya seren'
Her canlı gibi dünyaya ağlayarak gelir insan, sanki buranın ne kadar kötü,zorlayıcı olduğunu hissetmiş gibi sanki yaşayacaklarımızı biliyormuş gibi.
Yaşanılan her şey o kadar ağır gelir ki omuzlarına binen yük yüzünden artık dayanacak gücün biter. Aldığın nefesler haram gibi gelmeye başlar.
Her son aslında yeni bir başlangıçtır,her son yeni bir güçtür, her son aslında bir zaferdir. Biten şeyler için üzülmemek aslında bittiği için sevinmek gerekir.
Yara bere ile geçtiğimiz bu yollar yaralansakta artık kimseyi değil sadece kendimizi sevmeyi öğretir bize. Her şeyin yalan olduğunu sadece kendimizin doğru olduğunu bilmek ve kendimiz için yaşamak gerekir.
Dokunduğun her şeyin bir gün yok olmak için şimdi var olduğunu anlarsın. Gün bittiğinde, herkes gittiğinde, zamanı geldiğinde elinde kalan tek şey aynada gördüğün kişidir. Zamanını, çabanı sarfederken bunu gözardı etme. Çünkü her şey, bir gün gitmek için gelir, bitmek için başlar...
Çağatay ile sahile geldiğimizde hala dökülüyordu yaşlar, ağlamak istemesemde gözyaşlarım istemsizce ıslatıyordu yanaklarımı, araba durdu ama inecek gücüm de takâtim de yoktu. Çağatay arabadan inip kapımı açtı.
"Gel bitanem birazcık konuşalım inan bana rahatlayacaksın" deyince ağlayan gözlerle ona baktım. Elini tutup inmemde yardımcı olmasına izin verdim. Kayalıklara doğru yürüdük. Bacaklarım sanki beni taşımak istemiyor gibi sürekli sendelememe sebep oluyordu.
Kayalıklara geldiğimizde oturup denizin hırçın dalgalarını izlemeye başladım. İçim gibiydi, sahi içimde ki kopan fırtına gibi sert hırçın ama bir o kadar da kırgın ve yorgun. Düşüncelerim artık beynime ağır gelmeye başlamıştı.
"Anlatacak mısın güzelim?"
Çağatay'ın gözlerine bile bakamıyordum. Denize bakarak sadece "aldatmış..." diyebildim. Sesim öyle titremiş öyle bebeksi çıkmıştı ki Çağatay anında beni kendine çekip kafamı göğsüne bastırdı.
Saçlarıma öpücükler kondururken ağlamam bir anda hiddetlendi "beni hiç sevmemiş koskoca üç yıl oynamış benimle" hıçkırıklarım bir kurbağa misali çıkarken gözyaşlarım kaydırak gibiydi. Çağatay hiç bir şey demeden sarılıyordu. "Koskosca üç yıl yalanmış, ben o adam yüzünden aklımı kaybediyordum Çağatay aklımı, ben bunu hakettimedim." dediğimde
Çağatay daha sıkı sarılıp "evet biliyorum meleğim haketmedin evet biliyorum" dedi. "Sevmemiş beni, kullanmış sadece," diyerek güldüm ve devam ettim. "Heh neden şaşırıyorum ki bu dünyaya gelirken annem bile sevmemiş bırakmış beni Onur mu sevecekti." dedim. Ağlamam giderek artıyordu. Çağatay beni kendisinden çekip elleriyle yüzümü avuçları içine alıp
"Saçmalama artık ve kimse seni sevmiyor diyerek bencillik yapma biz varız ben varım, ben seni her şeyden herkesten çok seviyorum güzelim bak lütfen yalvarıyorum sana üzülme o adam için zaten üç yılını vermişsin, hala devam etme zaferine ulaştırma onu" dedi.
Her ne kadar denesem de yapamıyordum. Olmuyordu bir şekilde kendimi ağlarken buluyordum. Denizi izlerken gözyaşlarım birer birer ıslatıyordu yanaklarımı. Çağatay "güzelim hadi kalk eve bırakayım seni hasta olacaksın burda" dediğinde kafamı hayır dercesine salladım. Bu halde eve gidemezdim.
"Ben eve gitmek istemiyorum" dedim. Çağatay anlayışla karşılayıp"tamam o zaman bu gece bende kal bitanem ben senin yanında olayım" dedi. kabul etmek zorundaydım. Kolundan destek alarak kalktım ayağa arabaya binene kadar çıtım çıkmadı. Yol biraz uzun süreceği için radyoyu açtım. Çalan şarkı resmen bana özelmiş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mucize Yeter (TAMAMLANDI!)
Novela Juvenil"İnsan umut ettiği sürece yaşar" diye bir söz vardır. Hayat insana bazen o kadar acımasız hamleler yapar ki, insan bocalar,hayata küser en önemlisi de o içinde ki çocuğu öldürür. Herkesin hayatında küçük de olsa bir mucizesi vardır. O mucize sizin e...