36. BÖLÜM: DÜĞÜM

269 125 183
                                    

Rüya Seren

       Çığlıklarla yerde yatan Çağatay'a bakıyordum. Bir Allah'ın kulu da gelip de ayırmıyordu kavgayı en son öyle bir çığlık attım ki bir anda Berkler belirdi karşımda Çağatay'ın dövüldüğünü görüp koşarak geldi yanımıza kendi halinde çocukları o da dövmeye başladı. Şu an resmen ölmek istiyordum sevdiğim adam ve canımdan çok gördüğüm kardeşim dövülüyor ve ben hiçbir şey yapamıyordum.

Elçin kendi halince ayırmaya çalışsada olmuyordu artık sinirlerim gerilmiş gözyaşlarım akmış bitik bir hale gelmiştim dehşet verici bir ses tonuyla "ya sizin hiç mi insanlığınız yok ayırırsanızaaa!"diye bağırdım.
Bağırmamdan etkilenmiş olan birkaç adam olaya müdahale edince adamlar artık geri çekilmek zorunda kaldı.

Çağatay yerde kanlar içinde yatarken Berk'in de kaşını ve dudağı patlamıştı. Çağatay'ın yanına eğilip yüzünü avuçlarımın altına aldım. "Çağatay aç gözünü lütfen bak sana bir şey olursa ben yaşayamam" dediğimde Çağatay gözlerini azıcık da olsa açtı "bakma sen buraya seni kan tutar başın falan döner şimdi bir şey olmayacak iyiyim ben" dedi. Ama konuşurken resmen son nefeslerini alıyormuş gibiydi.

Zor bela gözyaşlarımı sildi "bak ağlama sen ağlayınca canım daha çok yanıyor canım" dedi. Öyle deyince hemen ağlamamı kesip "tamam tamam ağlamıyorum, biriniz ambulans çağırın artık hadi!!" diyerek bağırdım. Birkaç dakika Çağatay yerde gözleri kapalı bir şekilde yattı.

Elçin bir yandan telaşla Berk'i kontrol ediyor diğer yandan da Çağatay ile ilgilenmeye çalışıyordu. Ben ise Berk'e zaman bile ayırmamış Çağatay'ın başında ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Yaklaşık 10 dakika sonra ambulans ekipleri gelmişlerdi. Çağatay çok dikkatli bir şekilde ambulansa yerleştirilirken "Ben de bineceğim" diyerek ısrar ettim.

Hemşireler beni ikilemeden ambulansa bindirirlerken Çağatay baygın bir şekilde sedyedeki yerini almıştı. Ambulans harekete geçtiğinde Çağatay'ın elini sıkıca tutup defalarca öptüm "lütfen lütfen bırakıp gitme sende gidersen ben ne yaparım" kendinden geçercesine ağlarken hemşirenin beni durdurması ile hemşireye döndüm. "lütfen ağlamayın Çağatay Bey'in durumu iyi emin olun bir şey olmayacak" deyince biraz da olsa içime su serpilmişti.

Hastaneye geldiğimizde apar topar indirdiler bizi ambulanstan Çağatay'ı direk odaya alırlarken biz de malum içeri giremediğimizden kapıda beklemek zorunda kaldık. Sandalyede öyle çaresizce otururken Berk bana sarılıp "taş gibi çocuk ona hiçbir şey olmaz sende topla yüzünü artık bak rimelin akmış" diyerek göz altlarımda ki dağılmış rimelimi silmeye çalıştı. Onun da ellerini öpüp yüzündeki yaralara baktım.

Önce kaşının üstüne bir öpücük ardından da yanağına bir öpücük kondurarak "çok acıyor mu?" diye sordum. Berk bana sarılıp "sen öptün ya geçti hem ben Rüya Seren'in kardeşiyim öyle çabuk canımız acımaz bizim kardeşim" deyip göz kırptı iyi ki ben bu çocuğa sahiptim İyi ki ben böyle mükemmel bir dosta sahiptim. Onunla sarılarak Çağatay'ı beklerken Elçin'de uzaktan bizi izliyordu oda çok korkmuş ama belli etmiyordu.

Birkaç dakika sonra odanın kapısı açıldı ve içerden bir doktor iki tane de hemşire çıktı. Hızla ayaklandığımızda doktor eliyle oturmamızı işaret ederek "endişelenecek bir şey yok kafasına çok darbe aldığı için bir röntgen istedik röntgen sonuçları çıktıktan sonra kesin bir şey söyleyebilirim ama şu anlık iyi korkulacak bir şey yok içiniz rahat olsun" diyerek gülümsedi.

Söyledikleri içime su serpmiş olsa da yine de korkuyordum merakla "Peki şu an yanına gidebilir miyim?" diye sorduğumda "röntgen çekilsin birazdan alırlar sizi içeri" diyerek gitti. İçim rahatlamış bir şekilde sandalyeye tekrardan oturdum. Mucizem yine beni korkutmuş bir kere daha onun yokluğuyla yaşayamayacağım gerçeğini kanıtlamıştı. Derin bir nefes alıp kafamı geriye attım.

Bir Mucize Yeter (TAMAMLANDI!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin