Rüya Seren
Sabah uyandığımda saatin epey geç olduğunu görerek hızla doğruldum yataktan. Bugün Çınar'ı almaya gidecektim gün boyu onunla eğlenecek sonrasında eve getirip benimle bir gün de olsa kalmasını sağlayacaktım.
Bugün için fazlasıyla heyecanlı olsam da artık yataktan kalkmanın vakti gelmişti. Hemen kısa bir duşun ardından hızla dolabı açıp beyaz bir crop altına altına ise siyah bir pantolon giymeyi tercih ettim. saçlarımı dalgalandırarak hazır olduğumun kanaatine vardım."Günaydın kuzum" annemin sesi ile gülücükler atarak "günaydın bal küpüm" dedim ve sarıldım. "Bune mutluluk hayırdır inşallah?" Mutluluğum yüzüme yansımış olacak ki "Anlatmıştım ya yurtta bir çocukla tanıştım diye bugün onu gezdirmeye çıkacağım"dedim.
Annem sarılarak "ne güzel yapıyorsun aferin sana" dediğinde annemden ayrılıp "neyse çok bekletmeyeyim küçük beyi kızmasın hadi görüşürüz" diyerek çıktım evden. Taksi çevirip yurdun yolunu tuttum.
Yolda canım sıkıldığı için telefonuma bakarken Elçin'in pazarda kıyafet satar halini görmem ile birlikte gülmeye başladım. Oldum olası onların ilişki anlayışına hep özenirdim. Birbirirlerini o kadar güzel tamamlıyorlardı ki her baktığımda imreniyordum.
Gruba bir kaç komik cümle yazdıktan sonra yurdun olduğu sokağa girdiğimizi fark ettim. Telefonumu çantama koyup ücreti adama uzattım. Taksiden indiğim gibi derin bir nefes aldım. Her zaman bu yurdun önüne geldiğim de içimde anlam veremediğim duygular kamaşıyordu.
"Günaydın" bir anda bu duygu karmaşası içindeyken Çağatay'ın sesi ile duraksadım. Hızla arkamı döndüğümde siyah gömleği ve aynı tonda kot bir pantolon ile dağılmış saçlarıyla bana bakan bir adet Çağatay ile karşılaştım. "Ne işin var burda!" Sinirle bağırdım.
"Sakin ol sadece şöföre ihtiyacın olur diye düşündüm mağlum çocuğu taksi ile ordan oraya sürüklemen doğru olmaz" dedi. Haklıydı ama bir anda onu görmek değişik hissettirmişti. Hiç arkama bakmadan ilerledim. Oda peşimden geliyordu. Sessizliğimin onay ifadesi olduğunu anlayacak kadar zeki bir adamdı.
Sesini çıkarmadan yanımda öylece yürüdü. Bu tavırlarına her ne kadar kızsam da bir yandan da hoşuma gitmiyor değildi. Müdürün yanına geldiğimizde "Hoş geldiniz Rüya hanım Çınar'da hazır sizi bekliyordu hemen çağıralım" diyerek odadan ayrıldığın da Çağatay "nereye gidicez?" diye sordu.
Biraz düşündüm. Dün hiç bu konuda düşünmemiştim. "Lunapark" bir anda ağzımdan çıkan kelimeyle birlikte Çağatay'a döndüm. Çağatay tebessüm ederken ben ona bakmakla yetindim. O sırada odanın kapısı açıldı "Rüya ablaa" Çınar'ın bir anda sarılmasıyla bende ona sarıldım.
"Birtanemm" saçlarına öpücük kondurup sıkıca sarıldığımda o minik ellerini boynuma doladı. O kadar sıkı sarılıyordu ki. Benden ayrıldığın da gözleri Çağatay'ı buldu. "Ayaz abi nerde bu abi de kim?" diye sorunca Çağatay bir anlık bozuldu. Ellerini tutup "Ayaz abinin işi vardı bu abinin adı da Çağatay" demekle yetindim.
Şimdi düşünüyordum da bu çocuk benim neyim oluyordu. Arkadaşım desen uzaktan yakından alakası yok, sevgilim desem o evreye bir türlü atlayamamıştık. Ben ne olduğumuzu kararlaştırmaya çalışırken Çağatay Çınar'ın önünde eğilip "merhaba yakışıklı ben Çağatay Rüya ablanın doktoru" dediğinde kaşlarımı çattım.
Çınar merakla ve heyecanla "ne yani sen şimdi doktor musun?" diye sordu. Bende Çınar gibi gelecek cevabı pür dikkat dinliyordum. "Hayır doktor olduğuma dair belli bir belgem yok ama Rüya ablanın yaralarını sarmak için burdayım onun yanındayım" dediğinde çatılmış kaşlarım yavaş yavaş inmeye başlamış dudağım ise istemsizce büzüşmüştü. Çınar Çağatay'a imrenircesine bakarken
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Mucize Yeter (TAMAMLANDI!)
Fiksi Remaja"İnsan umut ettiği sürece yaşar" diye bir söz vardır. Hayat insana bazen o kadar acımasız hamleler yapar ki, insan bocalar,hayata küser en önemlisi de o içinde ki çocuğu öldürür. Herkesin hayatında küçük de olsa bir mucizesi vardır. O mucize sizin e...