50. BÖLÜM: SENİ KENDİME SAKLADIM

192 46 123
                                    

Ayaz Özkan

Çağatay'a kan vereceğim aklımın ucundan bile geçmezdi. En başında düşman olduğum adamı belkide verdiğim kan kurtaracaktı. Kan almalarını beklerken bir hemşire yanıma geldi. Gayet heyecanlı olduğu hal ve hareketlerinden belli oluyordu.

Şuan onun neden böyle olduğunu merak edecek bir vaktim yoktu. Kolumda damar aramaya başladı. En az beş dakika boyunca damarı bulmaya çalıştı. Sanırım yeni bir stajerdi. Kız en sonunda damarı bulduğunu düşünerek soktu iğneyi. Damarı bulamamış olcak ki çıkartıp "uuf Defne of " diyerek sitem etmeye başladı. Sanırım ismi Defneydi.

Çocuk orda kan bekliyor bu kız ise burda beni deney maskotu gibi kullanıyordu en sonunda artık dayanamayıp "kardeşim içerde canı ile uğraşıyor ve bu kana ihtiyacı var bir saat boyunca damar bulmanızı bekleyecek bir vaktimiz yok!" dedim.

Kızın gözleri dolmuş bir şekilde "Selda abla hastaya sen bakar mısın acil ameliyata kan ulaşması gerekiyormuş" dedi. Ardından bana kırık bir ses tonuyla "gerçekten özür dilerim" dedi. Kızı takmadan gelen kadına baktım. Kadın bir çırpıda kanı alırken isminin Defne olduğunu öğrendiğim kız da nasıl alınacağı hakkında bilgi almak için izliyordu.

Kan alma işlemi bitince hızla bizimkilerin yanına geçtim. Rüya ağlamaktan beter hale gelmiş herkes bir tarafta dualar ediyordu. Yarım saat gibi bir süre sonra ameliyathanenin kapısı açıldı.

Sedyede Çağatay arkasında ise bir sürü hemşire Rüya Çağatay'ın kulağına bir şeyler fısıldarken doktor bizlere durumunun kritik olduğunu söyledi. Bunu hiç beklemeyen bizler şok olurken Rüya feryadlar eşliğinde bağırıyordu.

Yere çökmüş kendini yerden yere atarken hemşireler sakinleştirmek için iğne yapmak zorunda kaldılar. Rüya kollarımda hareketsizleşirken kucağıma alıp odaya götürmek için yeltendim. Rüya bana götürme onu yanlız bırakamam diyerek sayıklarken ister istemez gözlerimden yaşlar düşüyordu.

Rüya'yı odada ki yatağa yerleştirdiğim de yine az önce gördüğüm kız içeri girdi. Hemen gözyaşlarımı silerek başında durmaya başladım. Herkes derbeder olmuştu. Elçin ve Berk bir yandan Çağatay için ağlıyor diğer yandan Elçin'in sargılarını çıkarıyorlardı. Meltem teyze ve Deniz amca ifade verirken Sibel ve Melike teyzeler ise yoğun bakım odasının kapısında dualar ediyorlardı.

Rüya'yı böyle görmek beni çok üzüyordu. Normalde her şeyde soğuk kanlı olan ben şuan olamıyordum. Stajyer kız Rüya'ya serum bağlamaya çalışırken "Canını acıtma" dedim. Kız bana tedirgin bir şekilde bakarken "takmayı bilmiyorsan ve yeniysen acil olmayan hastalara bakmanı öneririm, öğrenicem derken insanların canını acıtıyorsun" dedim.

Kız sesini çıkarmadan serumu takamaya devam ederken odaya ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olan Görkem girdi. Görkem her ne kadar belli etmesede Çağatay'ı çok seviyordu. Çok fazla tanımamamıza rağmen bizi kendine öyle bir bağlamıştı ki. Görkem hızla bana sarılıp hıçkırmaya başladığında sırtını sıvalayıp "oğlum ağlama lan Çağatay'da Rüyamız da iyi olacak" dedim.

Görkem hıçkırıklar eşliğinde "doktolar çok kötü diyorlar" dedi ve burnunu çekerek Rüya'ya döndü. "Ya Çağatay'a bir şey olursa biz bir daha Rüya'yı nasıl toparlayacağız abi" dedi. Sıkıca kafasını tutup kendime bastırdım ağlamamak için direniyordum. "Hepsi iyi olacak biz bu hastaneden mutlu bir şekilde çıkıcaz hemde çok mutlu" dedim.

O sırada Rüya hala sayıklıyordu. "benim yüzümden, benim yüzümden" defalarca fısıltılar eşliğinde bunları tekrarlarken yatağın kenarına oturup saçlarına defalarca öpücükler kondurarak "senin yüzünden değil güzelim değil" dedim. Stajyer kız hala kafamızda bizi izliyor bir yandan da dosya dolduruyordu. Görkem koltuğa oturup ağlamaya devam ederken Rüya uykusunda bile ağlıyordu. Gözlerinden akan damlaları silip tekrar saçlarını okşadım.

Bir Mucize Yeter (TAMAMLANDI!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin