45.BÖLÜM: AŞK SENİNLE GÜZEL

189 71 124
                                    

"Hani bazen kalbin mantığına ters düşer de ne yapacağını şaşırır hale gelirsin ya. Oturur saatlerce izlersin duvarları kaçacak bir şeyin yoktur.

Hayat kaçanları sevmez kaçan kovalanır hesabı sürekli kaçsam da döndüğüm yer belliydi. Bu adamın sıcak kolları arasıydı. Bazen sevginiz öfkenize üstünlük kurardı ya benimki de öyle. Bu adama öyle bir aşığım ki öfkem her gözlerine baktığım da eriyordu.

Bir yerde görmüştüm 'aşk yağmurda ıslanmak gibiydi hasta olmaktan korkmayanlar bilirdi' diyordu. Dediği gibiydi aşk korkunun olduğu yerde olmazdı ki.

Aşk bir adamın kokusunda huzuru aramaktı.
Aşk bir nefeste can bulmaktı. Aşk her zorluğa göğüs gerip el ele zafere ilerlemekti. Aşk o adamın gözlerinde kaybolmaktan korkmamaktı. Aşk o adamın kalp ritmini duymaktı. Aşk zordu ama güzeldi. Aşk imkansızdı ama imkansızı imkanlı kılardı.

Aşk bir nehirdi. İçmesini bilene şifa bilmeyene zehirdi. Kaçtığın kalpte hapis olmaktı. Beklenmedik bir anda sıkışılan ve çıkışı olmayan yoldu. Aklının da kalbinin de durduğu ölüme son kala aklına gelen şeydi aşk. Donmuş kalpleri bile ısıtan güçtü. Aşk kaçmak değil aksine birbirine koşmaktı. Zıt kutupların birbirini inatla çekmesiydi.

Aşk yorardı. Aşk bitirirdi. Aşk acıtırdı. Aşk yok oluştu. Aşk imkansızı kovalamaktı. Aşk herhangi bir şarkıda gözlerinde belirendi. Şimdi ise aşk ölüş hikayemdi. Bir sürü cesetlerin olduğu aşk mezarlığında ki yerdi.

Sevdiği adama dokunamayan ölü aşk diyarındaydım. Sevdiği adam yanında olsa da gülüşünü görsem diye gözünü kaçırmadan izleyen minik aşık bir kadındım ben.

Bizim hikayemiz aşk mezarlığında birbirleri için yanıp tutuşan iki insanın hikayesiydi. Sonunun ne olacağını bilemeden ateşe yürüyen, aşklarından verdikleri zararları göremeyen iki aşık. Ölüme giderken kadının kollarında cenneti arayan adamın hikâyesiydi.

Adam deprem,kadın enkaz adam yara,kadın sızı, adam acı kadın hüsran adam rüya,kadın kabus ve adam kırılmıştı, kadın paramparçayken ve adam ölüyordu, kadın cesetken...

Rüya Seren

"Neydi seni bu kadar boğan şey neden benim kollarım da huzur bulmak varken kaçarak kaybettin huzuru?" Sadece denizi izleyerek bir şeylerin olacağı yoktu. Konuya bir yerden başlamam gerekiyordu.

"Yanlış karar bu hale getirdi. Aptal bir adama aşık olduğunu kabullenmek zorundasın" Çağatay bir anda böyle bir cümle kurduğunda duraksadım. "Bu mu yani aptal bir adama aşık olduğum için miydi bu yaşanılanlar" o kadar alaycıl söylemiştim ki istemsizce güldüm ve devam ettim.

"Çağatay sen o gece beni öptün, aşkını itiraf ettin. Sen o gece benimle uyudun bunca şeyin açıklaması sadece aptal bir adama aşık olmam mı gerçekten. Ben bu üç aydır sana bir şey olmuş mudur korkusundan ne kabuslarla yaşadım biliyor musun?" yine gözlerim dolmuştu. Denize yöneldim.

"Bir gün bekle yok. İki gün bekle yok. Bir ay bekle yok. İki ay bekle yok. Gözlerimi kapatsam da kabus görüyorum açsam da nereye kaçsam ordasın Çağatay" artık dayanamadım ve düştü damlalar.

"Özledim, kokunu, bakışını, gülüşünü" bir anda ona dönerek gülümsedim. "Kıskanınca kızaran yüzünü, utanınca beleren gözlerini, mutsuz olduğunda gözlerinde ki hüznü özledim ben. Güldüğün zaman şuranda beliren minik gamzeni özledim." Yanaklarına dokunduğum an elimi öptü.

"Bende seni özledim ve bu yüzden burdayım bende senin utanınca saçmalamalarını, biri seni övdüğünde böbürlenerek bakışını, en çokta o cennet gülüşü özlediğim için geldim." Ellerini çenemde gezdirirken bu sefer ben sarıldım. En azından şuanlık içimden ne geliyorsa onu yaptım. Beni kokladığını fark ettim. Oda çok özlemişti. Oda kopamıştı kokumdan benim onunkinden kopamadığım gibi...

Bir Mucize Yeter (TAMAMLANDI!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin