18.Bölüm: OOB-3.Kesit

184 19 0
                                    

	"Pardon!" Arkamı döndüğümde, Güliz'i ve elini tutan kadını gördüğümde titremeye başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Pardon!" Arkamı döndüğümde, Güliz'i ve elini tutan kadını gördüğümde titremeye başladım. Nefesimin kesildiğini ve başımın döndüğünü hissettim. Bana yaklaştı, sarı saçlarını topuz yapmıştı ve, siyah uzun bir etek ile beyaz kazak giymişti. Annemin yaşlarındaydı ve yanında elinde oyuncak bebeğini tutan, saçları ikili at kuyruğu yapılmış, pembe montunun içinde Güliz vardı. "Sen... Güneş Duru musun?" Dediğinde kafamı salladım.

"Ne yüzle konuşuyorsun?" Dediğimde iç çekti.

"Yapma, lütfen. Hata yaptım, biliyorum ama konuşmamız gerek."

Kafamı iki yana salladım. "Bilmen bir şey değiştirmez. Konuşacak bir şey yok, defol." Dedim ve arkamı döndüm. Gözyaşlarımın akmaması için gözlerimi kırpıştırdım hızlıca.

"Güliz ile ilgili!" Dediğinde durdum. "O daha çocuk, Duru ama sen büyüdün, lütfen." Ben erken büyümek zorunda kalmıştım, ben... Güliz parka girip, oynarken, hızlıca ona döndüm ve üstüne yürüdüm.

"Ben kimin yüzünden büyüdüm peki!" Diye bağırdığımda gözlerini yere dikti. "Sen ve senin sevgili kocan beni ve kardeşimi daha beş yaşımızdayken büyümeye zorladınız hatırlatmama gerek var mı?!"

"Haklısın, bu yüzden konuşmak istiyorum. Sadece birkaç dakika,"

Yüzümü sıvazladım, kadın konuşmadan beni rahat bırakmayacaktı. "Tamam. Konuş."

"Şurada oturalım mı?" Dediğinde kafamı salladım. Parkı izleyen bir banka oturduk. Ellerimi cebime koydum ve parkta oynayan çocukları izledim. Güliz kaydıraktan kayarken, annesine el salladı.

"Konuşacak mısın?" Dedim sert bir ifadeyle.

Bana döndü fakat ben onun yüzüne bakmadım. "Berat hasta, biliyorsundur." Dedi hüzünlü bir sesle, kafamı salladım.

"Biliyorum, bana ne?"

"Duru, o senin baban?"

Alayla güldüm ve ona baktım. "Henüz beş yaşındaki bir çocuktan babasını çalarken, hiç aklında değildi bu düşünce. Hayırdır?"

Derin bir nefes aldı. "İnan çok utanıyorum, konuşurken ama Güliz daha çok küçük. Babası-"

"Bende çok küçüktüm!" Diyerek sözünü kestim ve kaşlarımı çattım. "Derin'de çok küçüktü!"

"Duru, Güliz ona çok aşık. Ben ne yapacağım bilmiyorum." Bende bir zamanlar babama aşıktım fakat bunu söylemek yerine susmayı tercih ettim.

"Ne istiyorsun benden?" Dediğimde iç çekti.

"Bir gün olsun, bırakmadı." Dedi ve Güliz'e baktı. "Berat seni ve Derin'i düşünmeyi bir gün olsun bırakmadı."

Kafamı salladım. "O yüzden, seni eve getirdi, bize gösterdi, yeni anneniz, dedi, hatta hafta sonları bizi görmeye geldi." İçimdeki öfke geri alevlendi, artık daha fazla anlayışlı olamazdım.

"Bir gece kalktım, su içmek için. Bahçede ağlıyordu, yanına gidip oturdum. Konuştuk. Sizi görmeyi istiyordu fakat yüzü yoktu. Ben... Ne diyebilirdim ki? Ben onu bekar sanıyordum, bana boşanacağını söyledi. Sizi bilseydim, anneni bilseydim, yapar mıydım?"

"Öğrendikten sonra yaptın ama." Dediğimde kafasını salladı.

"Gençtim, hata yaptım."

Ona döndüm ve gözlerine baktım. "Ben doktor değilim, Meltem. Derin zaten yurt dışında bir tedavi ayarladı. Defolup gidecek, tükürdüğümün tedavisini de olacak. Aile saadetini bozulmaz korkma."

"Duru, son isteği seni görmek. Güliz, Derin ve seninle vakit geçirmek. Olur da, bir tabutun içinde dönerse-"

Hışımla ayağa kalktım. "Bana ne ya! On dört yıl önce, benimde doğum günlerimde tek isteğim onu görmekti ama ne var biliyor musun? Bu hayatta her istediğimiz olmuyor, Meltem. Ben eğer bir tabutun içine girseydim, beni terk ettikten sonra ne kadar umurunda olurdu? Beni evlattan saymadı o!"

"Anne bu abla kim?" Diyen cılız sesle, ses tonumun yükseldiğini fark ettim. Güliz, bebeğini banka koydu ve annesinin, omuzlarına ellerini koydu. Meltem gülümsedi ve önce bana sonra, Güliz'e baktı. Yere koyduğum kaykayı almak için eğildiğim sırada konuştu.

"Bu abla, babanın sana resimlerde gösterdiği ablan. Hani abinde var, hatırlıyor musun?" Kalakaldım. Ona... Resmimizi mi göstermişti? Aniden boynuma sarılan küçük kollarla, gözyaşım aktı. Ben nasıl bir şeyin içindeydim?

Güliz'in çilekli kokusu burnuma dolarken ellerim titriyordu. Sanki... Sanki kayıp olan bir şeyi bulmuştum kendimde. Kendi yarattığım canavarlar, tek tek kaçtılar, korkularım ve öfkem söndü gitti. Bu his... Çocukluğuma sarılıyor gibi hissediyordum. Gözlerimi kapatmamak için kendimi tuttum.

"Abla," Dedi ve benden ayrıldı Güliz. Sonra ellerimi tuttu, çocukluğum ellerimi tuttu ve bana oyun oynamayı teklif etti. "Oyun oynayalım mı? Annem hiç benimle oynamıyor. Sen küçükken abimle oynuyormuşsun, babam dedi. Benimle de, oynar mısın?"

Gözyaşlarımın akacağını hissedince, ellerimi çektim ve kaykayımı alıp ondan uzaklaştım. Gözyaşlarım akarken, elimi ağzıma bastırdım. Benim sahip olamadıklarıma sahip olduğu için onu kıskanıyordum. Gözyaşlarım kaldırım taşına damlarken, bulduğum bir banka çöktüm ve telefonumu çıkardım.

"Efendim Duru?"

"Eylem..." Dedim titreyen sesimle. "Ben, gelemiyorum. Reyyan Hoca erken çağırdı. Başka zaman olsa sorun olur mu?"

"Hayır, ama iyi misin?"

"Evet,"

"Tamam, görüşürüz." Dediğinde kapattım ve arkama yaslanıp, ellerimi, bacaklarımın arasına sıkıştırdım.

Tir titriyordum ve kıpırdayamıyordum. Güliz'in kokusunu hala burnumda hissediyordum. Başımın döndüğünü hissettim. Piste gidersem, daha iyi hissederdim belki de. Ufuk'u antrenmana gelmesi için aradım fakat ayağa kalktığım an kararan gözlerimle kendimi boşluğa bıraktım.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ufuktan Doğan Güneş #WATTYS 2022 YARI FİNALİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin