BD 5 / Yüzleşme

128 11 35
                                    

Hatırlatma: Batuga Dağ Han'ı, Çolpan ölü biliniyor. Dağ sapasağlam yerinde.

Çolpan sağlığına tamamen kavuşmuş bir an önce yeniden halka karışacağı günü bekliyordu kapalı kaldığı otağda günlerini geçirirken. Herkese planlarına uyacağını söylemişti yaralıyken ama daha ne kadar sabredebileceğini bilmiyordu. Alpagu sarayında Tılsım ve babasını suçsuz yere öldürmesinin sonucunda rahat rahat yaşarken içindeki ateş sönmüyordu. Vera'dan asla şüphe duymuyordu, yargılamak aklında bile yoktu denilene göre,  kendileri için yararlı olan tek şey Batuga'yı Dağ Han'ı olarak kabul edip kurultaya almasıydı. 3 kişiyi haksız yere öldürüp koca bir obayı sürgüne göndermesinin karşılığı olarak onların isyanını affetmişti güya, Çolpan'ı da öldürdüğünü sanarken. Kardeşinin Çinle iş yapmayacağını bile bilemiyordu daha, Ulu Ecesinin gerçek yüzünü kaldıramazdı belki de.

Yıllardır hazırladığı planın nasıl işe yaramaz hale geldiğini hatırladı Tutkun'un ihanetiyle, Batuga'nın aslında numara yaptığını ve bu plana hiç gerek olmadığını, Batı'yı alma hareketinin sonucunda nasıl ölümle yüzleştiğini, her şeyi. Otağın içinde bunalıyordu böyle düşündükçe. Yalnızdı, Batuga ve Akkız güven kazanmak için saraydaydı onların Alpagu'ya ne kadar zarar verebileceğinden bile şüpheliydi aslında. Yeğeni babası diye kararsız kalabilirdi ama Akkız nasıl yumuşamış olabilirdi Evren'den sonra? Yanıldığını düşünmek istiyordu, bu gençlerin onu yanıltıp intikamlarını alacak güce sahip olduklarını görmek istiyordu. Saltuk da yoktu ortada, o saraya gidemezdi gitmezdi, etrafta da dolaşması riskliydi ama sabahtan beri görmemişti onu, Tilbe de bilmiyordu sorduğunda. O bu düşüncelerle boğuşurken kapının açılması ile irkildi, gizlenmeye alışmıştı bedeni artık. İçeri giren Tutkun'u görmesiyle az önceki hisleri canlandı yine. Genç kız çekingen bir ifadeyle bakıyordu ona.

"Tilbe aş gönderdi dağbanlarla talimi gecikmesin diye ben getirdim hanım, izniniz var mıdır bırakayım?"

Çolpan eliyle işaret etti, onayı alan Tutkun yere bıraktı siniyi. Çıkması gerekirdi ama o kararsızca bekliyordu parnaklarıyla oynarken.  Çolpan da gerilmişti, onu görmek yılların emeğini hatırlatıyordu ve hayal kırıklığını.

"Bırakayım mı dedin bıraktın daha ne beklersin?"

"Özür dilerim hanım ben... çıkayım."

Tutkun kapıya yöneldi ama fazla uzaklaşmadan durdu yerinde. Çolpan'a doğru yaklaştı yeniden.

"Gözünüzde artık bir hiçim, biliyorum Çolpan Han'ım. Görmek de istemiyorsunuz beni yaptığımdan sonra ama iki söz etmeme izin verin."

"İhanetini, hanını yarı yolda bırakışını mı anlatacaksın? Nasıl intikamımın önüne geçtiğini mi?"

Sesi yükselmişti Çolpan'ın farkında olmadan. Tutkun zar zor toplayabildiği cesareti ile konuşup bu konuyu bitirmek istiyordu. Kendisine dönüp bakmayan hanına hiç diyemediklerini anlatmak istedi.

"Yıllar önce beni nasıl bu plana inandırdığınızı hatırlıyorum. Sizi hep sevmiştim, obamızın uğradığı o kara günden sonra dimdik duruşunuzdan etkilenmiştim. Zaman geçtikçe bana ne yapmak istediğinizi anlattınız hiç sorgulamadım bile. Obam için sizin için ne gerekirse yapabilirim dedim, emindim yapabileceğime çünkü hayatın ne getireceğini ve karşı koyup koyamayacağımı bilmiyormuşum."

Çolpan ona dönmüştü yüzünü, soğuk ve öfkeliydi.

"Görevini her şeyden önce göreceğini söylemiştin, akıllı bir kızsın ya da ben öyle sanmışım, bir yürek derdi için hanına ihanet edeceğini tahmin edemedim. Senin hakkında yanılmışım."

Saltuk & Çolpan  (15 Bahar Öncesi Ve Fazlası) SalPan / DestanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin