Her şeyden bağımsız bir hikaye fazlaca boş yaptım.
İyi okumalar. :)Bozkıra kımızlı insanların neşeli sesleri karışıyordu. Gök ve Dağ'ın yıllar süren savaşının durma günüydü bugün. Yuva üstüne yuva kurarak kanın durdurulacağına inanmıştı Dağ'ın Tılsım'ı, yüreğine de söz geçirememişti aslında, kanmıştı birinin sözüne. Düğünden önce çocukken obasına getirilen Üç Kurıkan atlarından istemişti obasından yeni yuvasına giderken binmek için. Dağbanbaşı Evren Alp bu görevi uzun sürse de yerine getirip atlarla dönmüştü. Geçen 1 yıl sonunda Dağ ve Gök'ün arasında 7 gün sürecek toy kurulmuştu. Tılsım adetleri yerine getirirken Çolpan ablasının her anında yanındaydı. İki kardeş anasızlıklarını birbirlerine sarılarak gideriyordu.
4. gün önde Toygar Han arkada kızları ortak alandaki toy yerine varmışlardı, Alpagu Han ve Gökler çoktan gelmiş yerleşmişti. Karşılıklı selamlaşılırken yine Dağ Han'ına saygısını sunmuyordu Gök Han'ı. Sevdim dediği eşinin babasına yaptığı muamele hiç değişmiyor hanlığının gücünü düşürme korkusu ağır basıyordu, aklına bile gelmiyordu Tılsım'ın buna kırılabileceği. Babası ve sevdiği arasındaki gerginliğin hiç bitmeyeceğini de kabullenmişti onları gördükçe Tılsım. Yerine oturduğunda ona bakan kardeşinin durumdan ne kadar rahatsız olduğunu görüyordu. Dağ'ın kutlu kanlarıydılar, Çolpan'ın bir fevrilik yapmaması için bakışlarıyla uyarıyordu. Çolpan hiç istemediği ve ısınamayacağı Göklerle oturdukları sofrada şimdiden sıkılmıştı. Obalarının refahı için iyi olacağını düşünmüştü o da ablası gibi başta ama şimdi gördükleri Gök'ün onlara hep üstten bakacağıydı. Tılsım'ın üzülmesini istemediği için uyarısına uydu.
Toy sofrasında neşeden çok gerginlik varken arka alandan gelen gürültüler duyuldu. Gelen alp Tılsım'ın atının kaçtığını söyleyince çok üzülmüştü gelin. Alpagu Han birkaç alpin peşinden gittiğini öğrenince yerine oturmuş Tılsım'ı teselli etmeye başlamıştı. Çolpan ise ablasının o atı ne kadar çok istediğini bildiği için kendisi gitmişti aramaya. Atına atlayip söylenen yöne doğru ilerledi. Yolda atı arayan ve bulmaktan vazgeçen alpleri geçiyordu tek tek. Hızlı olduğunu biliyordu ama ne kadar uzağa gitmiş olabilirdi ki? Toy yerinden iyice açılmıştı bakınarak gidiyordu ondan başka kimse kalmamıştı şimdi aramaya çıkan. Pes etmek üzereydi, son kez bakındığında ilerideki ağaçlıkta gördü alacalı atı, hemen tanımıştı. Sesten ürküp kaçmasın diye atını bağlayıp yürüdü. Atın yanına geldiğinde ondan kalmaması için Tılsım'ın verdiği isimle seslendi onu tanıyan at kıpırdayamıyordu. Sonunda ona hamle yapan Çolpan o an atın arkasında yatan birini fark etti. Atı getirdiği iple bağlayıp yüz üstü yatan adamı döndürdü kendine. Gök Alplerinden biriydi bu, atın peşinden gelenlerdendi belki de. Hızlıca nefes alıp almadığını kontrol etti, yaşıyordu. Başındaki yara ve yüzündeki çiziklere bakılırsa attan düşmüş olmalıydı başka at görünmüyordu ortalıkta, sahibini atıp kaçmıştır diye düşündü. Geri dönüp atıyla döndü heybesini alıp atını obaya saldı, heybesindeki kapalı bardaktaki suyla uyandırmaya çalıştı adamı. Birkaç hafif tokadı da eksik koymamıştı bu arada.
"Hey! Kalksana duyuyor musun beni?"
Sarsıntı ile gözünü açmıştı adam. Ilk gördüğü karanlık yerini gün ışığına ve ona bakan kişiye bırakmıştı. Duyduğu ses kesilmişti. Çolpan adamın kendine geldiğini görüp bıraktı. Yerinde doğrulan adama süre verdi kendine gelmesi için. Adam bir süre bakmıştı ona. Çolpan da dalmıştı nedensizce, silkelendi.
"İyi misin?"
"Ah başım... Hala yaşıyorsam iyiyim."
Başına dokunan eli hala kanayan yaraya gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saltuk & Çolpan (15 Bahar Öncesi Ve Fazlası) SalPan / Destan
FanfictionSalpan sevdasına dizinin verdiği sonu kabul etmiyorum