"Saltuk, orada mısın?"
Çolpan herkesin çadırlarına çekilmesinin ardından akşam yemek ve sonrasındaki ateş başı sohbetinde de tek kelime konuşamadığı Saltuk'un yanına gelmişti. Huyu değildi peşinden koşmak, onun gelmesini beklerdi ama bu soğuk tavrı çekilmez olmuştu onun için. İçeriden ses gelmeyince çoktan uyuduğunu düşündü, geri dönmekle içeri girmek arasında bocalasa da kendini içeri attı. Karanlığı aydınlatan tek şey elindeki mumdu, otak boştu. Batugalarla oturduktan sonra hepsi dağılınca otağına gittiğine emindi, nereye kaybolmuştu gece gece? Onu çağırıp burada olmaması da ne demekti? Böyle mi gösteriyordu kızgınlığını? Çıkıp gitmek istese de öğleyin yaptığı oyun yüzünden kızgın olan Saltuk'un bir gün daha asık suratını görmek istemiyordu, bekleyecekti gelene kadar. Daha yeni hazirlanan otağda her yer boştu. Döşeği ve yorganı açıp yatağı hazırladı, oturup beklemeye başladı ama bastıranuykusunu da belli ediyordu kapanmaya çalışan gözleri. Kıvrılıp uzandı yatağa en sonunda dayanamayıp ve kendini saran uykuya teslim oldu. Saçlarına gezinen elin hissiyle açtı gözünü uykusundan. Alışık olduğu bakışlarla karşılaştı gözleri yarı aydınlığa alışınca. Hafifçe doğruldu yerinde, sonu Saltuk'a yaslanmakla bittiğinde ona döndü yüzünü.
"Gelmişsin."
"Geldim."
"Beni çağırıp nerelere gittin?"
"Merak mı ettin?"
"Hayır. Niye boşuna vaktimi aldığının hesabını istiyorum."
"Gelmesen ne yapacaktın? Başka planların mı vardı?"
"Olamaz mı?"
"Çolpan Han'ın planlarına yetişmek ne mümkün. Yine önüne taş koydum demek."
"Öyle. Hep işimi bozmaya çalışıyorsun artık düşmanınmışım gibi."
"Niye karşıyım gayet iyi biliyorsun ama git burnunun dikine Çolpan Han, ona da alışkınım."
Saltuk'un sesi hala sitemli olsa da yumuşadığını anlıyordu Çolpan. Biraz daha sokuldu kolunun altına, beklediği gibi Saltuk da sardı onu.
"Nerede olduğunu hala söylemedin?"
"Obanın etrafını kolaçan ettim ne olur ne olmaz diye. Dağbanların göz açtırmıyormuş ama hepsi uyanıktı."
"Buraya gelmeden kontrolden geçirdim onları. Boşuna yorulmuşsun. Beni bekleteyim diye bilerek mi yaptın?"
"Hayır. Aksine gelmezsin diye gitmiştim, burada bulmayı beklemiyordum geldiğimde."
"Çağıran da sensin beklemeyen de. Sonra ben suçlu oluyorum. Niye gelmeyeceğimi düşündün?"
"Obalılar görür demiştin hem alışık değilsin beni dinlemeye."
"Gelmesem yarın da suratını asıp duracaktın. Yeterince bana uzak duran kişi var sen de olma diye geldim."
"Geldin diye geçmedi halim."
"Saltuk. Fırsatını buldun diye zorlama istersen, kalkar giderim."
Kolunun altından sıyrılmaya çalışıyordu."Tamam, tamam. Gitme bir yere."
Saltuk gülerek geri çekti Çolpan'ı kollarının arasına. Kokusunu içine çekti ona yaklaşırken, yüzünü seviyordu bir yandan da sevdiğinin.
"Sabah yine aynı tavırla uyanırsan çekeceğin var."
"Naparsın Dağ Han'ı? Yine o herifin kaldığı yerle ilgili yalan mı söylersin?"
"Ne yalani söylemişim?"
"Başka otakta zıbarıyormuş. Daha fazla öfkelendirmek için öyle söyledin."
"Hiç hatırlamıyorum. Yorgunsun yanlış anlamışsın."
"Ah Çolpan. Ne yapacağım ben seninle?" Çolpan da yarasını sevmeye başlamıştı.
"Bunca yıl ne yapıyorsan onu. Yanımda ol. Gözlerini de kaçırıp durma benden bir daha."
"Emrin olur Çolpan Han."
"Sevdiğin Saltuk, sadece sevdiğin."
"Eğer kollarimdaki sevdiğimse bu yaptığıma kızmasın." Çolpan gülümseyerek yaklaştı ona."Neye kızmayayım Saltuk?"
Nefesleri birbirlerine karışırken ikisi de bakışlarıyla izin almıştı. Uzun süreden sonra birleşen dudakları suya hasret çöl gibiydi şimdi şifasına kavuşan. Derin bir uykuya dalmaları fazla sürmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saltuk & Çolpan (15 Bahar Öncesi Ve Fazlası) SalPan / Destan
FanfictionSalpan sevdasına dizinin verdiği sonu kabul etmiyorum