Barışma

52 6 27
                                    

Olay örgülerimde mantık aramayınız çünkü yok. İyi okumalar :)

"Hepiniz hamlamışsınız 2 günde! Düşman gelse böyle mi karşılık vereceksiniz? Gece yarısına kadar devam edeceksiniz. Gökmenbaşı, gözün üstlerinde olsun."

"Emredersiniz."

Saltuk gereğinden fazla sinirliydi o günlerde, çerilerin yeterince iyi olmaması da üstüne gelince sakinleşemiyordu. Karargaha geldiğinde dağınık bulduğu birlikleri paylamış komutanlarla görüşüp eğitime başlamıştı. Birkaç gün devam etti, diğer işlerini bitirip saraya dönme vakti geldiğinde son kontrolünü yaptı geri geldiğinde ilerleme görmek istediğini kesin olarak belirtip saraya döndü. Saraydan birkaç gün uzaklaşmak iyi gelmiş şimdi yine o boğucu duvarlara gidiyordu. Tayangu kapıda gördüğü gibi Alpagu Han'ın onu çağırdığını iletmiş hemen taht odasına yönelmişti. Hanın yanından ayrıldığında dinlenmeye vakti olmadan yeni görevini almıştı ama hiç itirazı yoktu buna. Dağ'a gitmesini söylemişti hanı. Ne zaman vakit bulup da gidebileceğini düşünüyordu kaç gündür, onu saran sinirin çözümü oradaydı tabi yine kavga etmezlerse. Danış Ata ile beraber gideceklerdi bu imkani bulabilecek mi bilmese de yola koyuldu. Dağ'a vardıklarında  Toygar Han karşıladı onları. Habersiz bir ziyaretti, Dağ ve Gök ne kadar barışta olsa da aradaki soğukluğu herkes biliyordu. Neden geldiklerini sorgulamıştı Toygar Han bir bakışıyla, memnun olmasa da buyur etmişti içeri. Saltuk içeri girmeden obayı incelemişti Çolpan var mı diye ama  ortada yoktu. Yine nerelerde atıyla dolaşıyor  düşüncesi yüzüne belirsiz bir gülümseme yerleştirmişti bile. Toygar Han obasının iki begiyle beraber Gök'ün aygucı ve yasavulunu  dinlemeye başlamıştı. Duydukları hoşuna gitmemişti hanın Gök Han'ı yine emirlerini göndermişti aygucı ne kadar ona aktarırken yumuşatsa da denilen netti ama bir yandan da yerine getirmesinin Dağ'a da katkı vereceğini kabul etmişti. Olumlu yanıtı vermiş habercileri çoktan batan güneşin yeniden Dağ'ı aydınlatacağı vakte kadar obada konuk etmeyi teklif etmişti. Öylesine geri göndermesi yakışmazdı töresine. Onlar otağda sofra beklerken Çolpan gelmişti. İçeri girdiği gibi gözü hızlıca Saltuk'a kaymış başka kimsenin fark etmeyeceği sürede babasına dönmüştü.

"Misafirlerimiz olacağından haberim yoktu bilsem daha erken gelirdim hanım."

Toygar Han başını sorun yok anlamında sallayıp yerine geçmesini işaret etti kızına. Çolpan babasının yanına oturdu iki yanlarında begleri ve karşılarında Gök'ün iki elçisi vardı. Bu ortamda göz göze gelmelerinin ne kadar büyük bir tehlike olduğunu bilen ikili birbirine bakmamaya sözleşmiş gibiydi bu birkaç hafta önce yaşadıkları anlaşmazlık yüzünden bozuk olan aralarının yardımıyla daha kolay olmuştu. Çolpan babasını dinlemiş ona hak vermişti. Misafirleri otağlarına göndermelerinden önce Çolpan otağdan çıkarken  ona bakan Saltuk'a bakışıyla işaret etmişti ormanı. Saltuk bir süre verilen otağda oyalanmış Danış Ata'nın uyumasıyla dışarı çıkmıştı. Çolpan'ın işaretini görmüştü ama obanın her yanında gözcüler varken nasıl gidebileceğini düşünüyordu. Ayağının dibine atılan taşla bakındı ileride bir otağın ardından bakan Tilbe'yi gördü oraya yürüdü.  Vardığında Tilbe ortadan kaybolmuştu ama bu tarafın boş olduğunu anlamıştı Saltuk. Bu şekilde giderek orman girişine ulaştı. İlerlediğinde çoban aldatan kuşunun sesi geliyordu kesik kesik, Çolpanla haberleşme yöntemleriydi bu devam etti. Bir ağacın altında oturmuş onu bekliyordu. Geldiğini görünce yerinde daha da yerleşti Çolpan. Karşısındaki ağaca dayandı Saltuk, konuşmadan izliyorlardı birbirlerini.

"Susup bakmaya mı geldin buraya? Gün doğacak bu gidişle." Çolpan bozmuştu sessizliği.

"Beni çağıran sendin Çolpan. Diyeceği olan da sensin belli, buyur dinliyorum."

Saltuk & Çolpan  (15 Bahar Öncesi Ve Fazlası) SalPan / DestanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin