Orada hiç zaman kaybetmeden Leros'a geçtiler. Ada daha uzaklardan bile onları büyülemişti. Yaklaştığında Özge teknenin burun kısmına yapıştı. Sanki daha hızlı gitmesini sağlayacakmış gibi tutuyordu tırabzanı. İlk etapta Bodrum'u çağrıştırıyordu. Deniz, kum, yeşil.... Agia marinaya bağlanıp koşar adım adaya çıktılar. Çörek ve ekmek çeşitlerinin olduğu eski bir fırından çikolatalı çörek alıp araç kiralamak istediler. Kiralık araba bulamayınca yine motosiklet kiraladılar. İtalya tarafından defalarca saldırıya uğrayan ve uzun süre İtalyan askerlerinin üssü olarak kullanılan adada İtalyan mimarisi, İtalyanca konuşan yerli halk dikkat çekiyordu. Bir tepeye dizilmiş tarihi yel değirmenleri şirin bir tablo oluşturuyordu. Denizin içinde kalmış bir yel değirmeni, kıyıdan bir uzantısı olan küçük kayalığın üzerindeki şapeli, adayı en güzel haliyle izleyebileceğiniz kalesi, denizin üzerine gölge yapan ılgın ağaçları, dağları yolları dolduran çam ağaçları, evleri, tarihi kiliseleri, şapelleri , kristal berraklığındaki denizi ile Leros ikisini de kendine aşık etmişti. Orada bir iki gün fazladan konaklamaya karar verdiler. Duvarlarını denizin yaladığı yalıları, eski yapıların yanlarında uzanana sahil şeridi üzerindeki kafeleri, yürüyüş yolları, tepelere uzanan patikaları, daracık dik yokuşları, merdivenleri, çarşısını, meydanını, neredeyse adanın dağ tepe denilmeden yapılan mabetlerini, ayaklarının götürdüğü her yerini gezdiler. Kara ve deniz yoluyla karış karış gezdikleri adada beş gün kaldılar.
Pastoral bir kasaba, pitoresk sokaklar, duvarları dökülen eski yapıların yanına bitişik yeni yapılar, daracık sokaklar, adaçayı, kekik kokan tepeler, tırmanış kayaları, dalış, sünger, bal... Ve Kalimnos adası. Leros sonrası geldikleri bu adada bir gece kaldılar. Sünger ve balı ünlü olduğu için ikisinden almayı ihmal etmediler. Geceyi Kalimnos ve Kos arasında açıkta demirleyerek geçirmeye karar vermişlerdi. Özge öğlenden beri kendini rahatsız hissediyordu. Akşam sık sık yatağa gidip uzanarak toparlanmaya çalıştı. Kalimnos 'ta normalde ayıla bayıla yemek isteyeceği tatlılara burun kıvırmış, bütün gün Buğra'nın yemek baskısına karşılık tek lokma yememişti. Niyetleri sabah Kos adasına geçmekti. Buğra huzursuz olmuş, ne olur ne olmaz diye düşünerek Bodrum'a geçiş yapmıştı. Turgutreis 'te Tavşan adasının yanındaki sakin koya girdi. Özge erkenden uyumuş, sabaha kadar hiç uyanmamıştı. Buğra sabah kahvaltıyı hazırlayıp Özge'yi öperek uyandırmak için yaklaştığında ateşi olduğunu fark etti. Önce Haldun hocayı aradı ama o ameliyattaydı. Ardından Saim hocayı aradı. Onunla konuştuktan sonra uyandırıp ılık bir duş aldırdı. Bir iki lokma yedirip ilaçlarını içirdi. Başta 39 olan ateşi 38 dereceye düşünce Bodrum merkezdeki devlet hastanesine götürdü. Tahlil ve tetkikler yapıldı. Buğra sonuçlar çıkana kadar hop oturup hop kalktı. Ateşi ısrarla yükseliyordu. Geceyi hastanede, izlem odasında geçirecekti.
"kimseyi arama, kimseye bir şey söyleme ne olur. Boşuna panik yapmasınlar. "
"tamam sevgilim aramam. Biraz ateşin çıktı diye korkutmayalım kimseyi. Doktora seyahatte olduğumuzu söyledim. Hava değişimi buna neden olmuş olabilir, yorgunluk olabilir, susuzluk olabilir dedi. Çıkan tahlillerde sıkıntı yok dedi doktor. Sadece demir düşük çıkmış. "
" tahmin ettim zaten. Yorulduk dağ tepe gezerken. Biraz sabit kalalım burada. "
"nerede istersen bebeğim. "
" küçük, sakin, temiz bir yer bulur muyuz? "
"tabi buluruz güzelim. Babam burada kalmış iki yıl, sorarız ona. "
"Saim amcayı uyar, babana söylemesin bir şey. "
"tamam sevgilim, arar söylerim."
" Buğra..
"efendim sevgilim? "
"... "
"söyle yavrum, canın bir şey mi istedi yoksa. Dünden beri iki lokma ile duruyorsun. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMSÜZ (tamamlandı)
RomanceÖzge defalarca ölümün kıyısına gidip günlerce oradan, geride bırakmak üzere olduğu hayatı düşünmüştü. Öldüğünde tekrar kavuşacakları zamana kadar , hasret, özlem, aşk acısı gibi duygular yaşayacak mıydı? Yoksa film bitecek, motor duracak, son sahn...