“merhaba kızlar, rahatsız ediyorum kusura bakmayın. Sevgilim sen kızmadan söyleyeyim, mecburen geldim. Hatta baya oldu geleli ama biraz daha oturun diye bekledim. Aşkım Bülent babam rahatsızlanmış onun yanına gitmemiz lazım. “
“ ah be aşkım, arasaydın ya beni. Bir de gelmiş beklemişsin. Hiç oyalanmayalım gidelim. Sonra görüşür, konuşuruz kızlar.”
Arabanın yanına gelince Buğra
“ önce eve gidelim güzelim. Belki kalmamız gerekir. Birkaç parça eşya alalım yanımıza. Sorun olmaz değil mi? “
“tabi alalım. İyi bile olsa kalırız birkaç gün. Nesi varmış hayatım? “
“tansiyonu çok yükselmiş. Fenalaşmış sabahleyin. Gitmezsek aklım onda kalacak. Normale dönene kadar yanında olsak iyi olur. Yine rahat vermedim sana, kusura bakma sevgilim “
” Ecevit beklerken görmüş seni. Yanımıza uğrayıp selam verdiğinde söyledi. Bende geliş sebebini bilmediğim için sana kızmıştım. Tam seni arıyordum sen yanımıza geliyorken. Haksızlık ettim sana aşkım. Özür dilerim. “
“nereden bileceksin bebeğim. Hem bana kızsan da benim bundan haberim yoktu. Özür dilemen gerekmiyordu. Babamla konuşmadan önce temizlik yaptım sıkıntıdan. Yemek yapsam mı diye düşünürken gelip seni buradan alır, yemeği dışarıda yeriz diye karar vermiştim. Beni her türlü karşında görecektin aslında. Ama sen kalkıyorum diyene kadar gelmeyecektim yanına. “
“iyi dayandın, aferin sana. “
“ sıkıntıdan ne yapacağımı şaşırdım. Ev sensiz o kadar boş, o kadar tatsız ki. Sevmiyorum sensiz geçen zamanı. “
“bir gün sen git, ben kalayım evde. Nasıl acaba ev sensiz. “
“hep sepet havası “ dedi gülerek.
Evden eşyalarını alıp Kemalpaşa’ya gittiler. Kapının önünde Ekrem’in arabasını görünce şaşırdılar. Kapıyı onlara Ekrem açtı.
“hoş geldiniz evlatlar. “
“sen ne zaman geldin baba? “
“bir saat önce geldim evlat. Baktım keyifsiz baban, gelip göreyim, bir ihtiyacı varsa göreyim dedim. Sizin geleceğinizi bilmiyordum. Çok iyi yaptınız gelmekle. Şimdi keyfi yerine gelir. “
“ bizimde içimize sinmedi, çıktık geldik. Nasıl iyi mi babam?”
“iyi iyi şükür. Tansiyonu normal. Şekerini de ölçtüm, o da gayet iyi. Korkacak bir durum yok. Benim prensesim nasıl? “
Özge’nin saçlarını karıştırıp, yanaklarından makas aldı.
“ iyiyim babacım. Siz nasılsınız ? Çakı gibisiniz maşallah. “
“ şükür prenses. Seni böyle görünce daha da iyi oluyorum. “
Özge tebessüm ederek, başını omzuna yaslayıp koluna girdi.
“Bülent bak kimler geldi. “
“can parelerimin sesini duyuyorum. “
Buğra ve Özge içeri girince Bülent ayağa kalktı. Fakat baş dönmesi ile tekrar oturması bir oldu. Buğra
“babacım niye kalkıyorsun aniden. Uzan lütfen, biz yabancı mıyız? “
“ canlarım hoş geldiniz. Nasıl sevindim gelmenize. Ekrem ne şanslı babalarız değil mi? Pırlanta gibi çocuklarımız. “
“ evet Bülent, maşallah “
Özge
“nasılsınız babacım? Üzdünüz bizi, daha iyice misiniz? “
“ dipçik gibiyim güzel kızım. Ani kalkınca başım döndü sadece. “
“ aman dikkat edin kendinize lütfen. Burada yalnızsınız, aklımız sizde kalıyor zaten. Acaba İstanbul’a giderken siz de bizimle mi gelseniz. Bizimle olmanızdan çok memnun oluruz. “
Buğra şaşkın ve bir o kadar hoşnut bir edayla Özge’ye bakıp gülümsedi.
“evet babacım, ne kadar iyi olur gelip bizimle yaşasanız. “
“teşekkür ederim yavrularım. Ben iyiyim böyle. Arada gelir kalırım tabi ama öyle sürekli ne ben rahat ederim ne siz. “
Özge
“aşk olsun babacım, ne rahatsızlığı. Biz rahat eder, sizi de rahat ettirmek için elimizden geleni yapardık. “
“ona ne şüphe yavrum. Sağ olun kızım, ben alışmışım buraya da yalnız yaşamaya da. Kibar teklifiniz için çok teşekkür ederim. “
“ kapımız sizlere her zaman açık. Ne zaman isterseniz buyurun. “
“ne zaman gidiyorsunuz? “
“iki hafta içinde herhalde değil mi Buğracım. “
“evet Özgecim.”
Özge
“biz eğer size rahatsızlık vermezsek birkaç gün burada kalmak istiyoruz. Uygun mu sizin için? “
“ ah ne mutlu olurum. Ekrem sende kal dostum. Oda bol nasılsa.”
“dönerim dedim Süheda’ ya, beklerler şimdi. Olmazsa yarın onları da alır gelirim. Güzel bir mangal yaparız. Olur mu? “
“olur olur, pek güzel olur. “
Özge ve Buğra biraz sohbet ettikten sonra mutfağa girip yemek yaptılar. Ekrem yemekten sonra gitti. Bülent akşam kendini daha iyi hissediyordu. Bahçeye çıkıp semaveri yaktı. Özge meyve ağaçlarının altında dolaşıp olgunlaşmış olanlarını topluyordu. Buğra da onun arkasından ağaçları ve çiçekleri suluyordu. Bülent onları izlerken keyifleniyor, kendi kendine şarkı mırıldanıyordu. İçeriye girip el radyosunu getirdi. Eskilerden bir şarkının sesini açarak eşlik etmeye başladı. Buğra ayaklarına su tutup onun yanına oturdu. Bülent bey ile Buğra’nın müthiş benzerliğini hayretle izliyordu Özge. Kopya gibi duruyorlardı. Halleri , tavırları, boyları, posları, yüzleri neredeyse birebir aynıydı. Bülent beyin göz kenarındaki hafif kırışıklıkları gülmüyorsa belirginleşmediği için ilk bakışta hangisi Buğra hangisi Bülent ayırt etmek zordu. Özge çantasında taşıdığı fotoğraf makinesini alıp onların fotoğrafını çekti. Meyveleri yıkayıp masaya getirdi. Sonra mutfağa geçip toplamaya koyuldu. Buğra’nın sıcak nefesini boynunda hissedince ona döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMSÜZ (tamamlandı)
RomanceÖzge defalarca ölümün kıyısına gidip günlerce oradan, geride bırakmak üzere olduğu hayatı düşünmüştü. Öldüğünde tekrar kavuşacakları zamana kadar , hasret, özlem, aşk acısı gibi duygular yaşayacak mıydı? Yoksa film bitecek, motor duracak, son sahn...