Düşünmeye başladı. Artık evin içinde dört dönen Buğra değildi. Özge'yi yalnız bırakmıştı koskoca evde. Beyhan iki çocukla ilgilenmekten perişan haldeydi. Özge bu nedenle fazla inemiyordu. Beyhan neredeyse hiç çıkmıyordu. Aynı durum Meral ve Oya için de geçerliydi. Ekrem beyler İzmir'e dönmüşlerdi. Herkes kendi hayat telaşesi içinde kaybolmuştu. Özge bu yalnızlığına ve altında kaldığı bunca işe rağmen şikayet etmediği için Buğra rahat rahat işe gidip geliyordu. Onunda hayatı hiç kolay değildi. Kafasını kaşıyacak zaman bulamadığı günler oluyordu. Kendini haklı göremiyordu. Onun Özge'ye vadettiği evlilik bu değildi. Bir şişe su alıp servise gitti. Zafer hoca ile konuştu. Olan biteni anlattı. Genç ve kafa dengi bir hoca olan Zafer sadece
"yakışıklılık başa bela Buğra, ne yapacaksın"
"hocam sizi temin ederim ki bu tarz diyaloglara kimseyle girecek değilim. Sibel hemşire beni oldukça zor bir durumda bıraktı. "
" sen olduğun gibi devam et. "
"teşekkür ederim hocam. Müsaadenizle "
Buğra Sibel'den mümkün mertebe uzak durmaya çalışarak günü bitirdi. Zafer hoca Sibel 'i sert bir dille uyardığı için o da Buğra'dan kaçıyordu. Buğra eve giderken çiçekçiye ve pastaneye uğradı. Özge onu elinde çiçekle görünce çok mutlu oldu.
" bana uzun zamandır çiçek almıyordun, işkillenmeli miyim? "
Buğra kendine çekip uzun uzun öptü.
" başım döndü aşkım "
" duş alıp geliyorum güzelim. Nerede babasının gülü? "
" yap - bozlarıyla oynuyorduk. Oyun odasında babası "
Buğra çocuk odasına gitti.
" burada değil "
"oyun odasında aşkım, çocuk odasında değil"
Buğra bir oyun odası olduğunu bilmiyordu. Halbuki bir aya yakın bir zaman önce Özge, yaşına uygun oyuncaklar alıp zarar görmeyeceği bir oda yapmış, Buğra'ya da söylemişti. Kafası o sırada meşgul olan Buğra sonra bakarım deyip geçmişti. İkinci daire tarafında olduğu ve o tarafa pek öyle geçmediği için görmemişti de.
"çocuk odası anladım canım. Duş alıp giderim yanına "
Özge onun o odayı bir kere bile görmediğine emindi. Buğra duştan çıkınca Özge onu mahcup etmemek için Firuze ile odanın önüne çıktı.
"biz hala buradayız babası. Sen gel, ben masayı hazırlayayım"
Özge belini tutuyordu. Yorgundu ama gülümsüyordu. Buğra odaya baktı. Özge harika bir oyun odası yapmıştı. Bir duvarda insan, çöp adam resimleri çizilmişti. Altlarında isimler yazıyordu. Özge, Su, Ersan, Meral, Beyhan, Günce, Sanem, yazıyordu. Renkli bir kartonda "lütfen odamı ziyaret eden herkes kendi resmini çizsin " yazıyordu. Ve kartonun yanına duvara monte edilmiş bir kavanoza renkli kalemler koymuştu. Odayı inceledi.
" annen ne güzel bir oda yapmış kızım, değil mi? "
" babacım bak bu Cünce, bu Şanem, bu cicim, bu dayım, bu cici su, bu Meyal yenge. Dayım çok komik deil mi? Bakşana çaçlayına"
" Günce abla ile Sanem ablan mı geldi? "
"eveyt. Oyun oynadık bij biylikte "
" sen büyüdün de ablalarla oyun mu oynuyorsun gözümün nuru "
Özge kapıya geldi.
" ben markete iniyorum, bir şey ister misiniz? "
"bana söyleseydin ya, gelirken alsaydım. Ne lazımsa , gidip alayım "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMSÜZ (tamamlandı)
RomanceÖzge defalarca ölümün kıyısına gidip günlerce oradan, geride bırakmak üzere olduğu hayatı düşünmüştü. Öldüğünde tekrar kavuşacakları zamana kadar , hasret, özlem, aşk acısı gibi duygular yaşayacak mıydı? Yoksa film bitecek, motor duracak, son sahn...