Buğra Özge'yi dizine yatırdı.
" çok mutluyum kızım ya. Öyle mutluyum ki ayaklarım yere basmıyor. Çok kötü günler geçirdik, çok hasret çektik. Şükürler olsun, hepsi geride kaldı. Maşallah diyelim "
"çok şükür aşkım. Bugünler bana o kadar uzak, hatta imkansız görünüyordu. Bundan sonra sensiz nefes almam. Ne çekeceksek birlikte çekeriz. Ağlayacaksak birbirimizin omzunda ağlarız, güleceksek birlikte."
"olması gereken bu hayatımın anlamı. Niye evlendik yoksa. İkimizde hiçbir şeyi tek başına taşımak zorunda değiliz. Senin bütün yükünü de ben taşırım. Bu evlilikten beklentim, ömrümüz sona ererken ağzından" iyi ki seni sevmişim, iyi ki seninle evlenmişim "demeni duymak. Bunu duymak için canımı veririm. Senin bir damla mutluluğun benim denizim. Sen bana hep aşkla bak "
" ölürüm sana adam, sana gerçekten ölürüm"
Gerçekten gittikçe büyüyen bir aşkla seviyorlardı birbirlerini. Muayene günü geldiğinde hazırlanıp gittiler. Bebek gayet sağlıklıydı. Özge mümkün mertebe gebeliğini yatarak geçirmeliydi. Bir ay sonra cinsiyetini öğrenebileceklerini söyledi doktoru. Her şey yolundaydı. Buğra ev bakıyordu. Beyhanlar hafta sonu taşındılar. Beyhan evi yerleştirirken annesi ve kız kardeşi ona yardım ediyor, kızını oyalıyorlardı. Özge yardım edemediği için üzgündü. Tam yerleşmeleri sadece bir buçuk gün sürdü. O akşam yemeği için Özge, Bahar'dan yemek yapmasını rica etti. Bahar akşamda oradaydı. Üst katta Beyhan, Arhan ve bebek, alt katta annesi ve kardeşi kaldılar. Bahar sabah erkenden gelip onlar gidene kadar yardımcı oldu. Tülay hanım ve bebek, onlar işlerini bitirene kadar Özgelerde durdu. Kızları durmak bilmiyordu. Sürekli merdivenlere tırmanmaya çalışıyor, salonda masanın durduğu yerle oturma grubunun arasındaki iki basamaklı yerde geziyordu. Özge'nin sürekli yüreği ağzına geliyordu. O gün mutlaka taşınmaları gerektiğini anladı. Zaten Tülay hanımda ona buna mecbur olduğunu söyleyip duruyordu. Ve bunu biran önce yapması gerektiğini, ağırlaştıkça yada doğumdan sonra çok zor olacağını söylüyordu. Buğra Arhanların evini, evin yerini, büyüklüğünü çok beğenmişti. Ona binadan ev boşalırsa haber vermesini söyledi. O ara bir daire daha boşalmadan tutulmuştu. Havalar iyiden iyiye soğumuştu. Sömestr tatilinde taşınamazlarsa artık doğumdan sonrayı bekleyeceklerdi. Beyhan Su durmadığı için Özge'ye gidemiyordu. Özge de nadiren gidebiliyordu. Beyhan kapıcıya eğer boşalacak daire olursa mutlaka haber vermesini söyledi. Aynı şehirdelerdi ama görüşemiyorlardı. Buna içerliyorlardı. Evlilik yıldönümleri yarıyıl tatiline denk geliyordu. Bebek kız mı erkek mi öğrenemiyorlardı. Doktor" kesin kız sakladığına göre" diyordu. Buğra zaten emindi. Özge okulun son günü tekrar doktora gitti. Bu defa yalnız, habersiz gitti. Eve dönerken evlilik yıldönümleri için elbise baktı. Pembe bir elbise aldı. Ertesi güne sakladı bebeğin kız olduğunu söylemeyi. Mecburen evde olacaklardı. Buğra yemekleri yaptı. Yukarı çıktı. Özge uzanıyordu.
" yavrum yemek koktum, önce duşa gireyim ben. Sende hazırlan istersen. "
"aşkım ben sana hediye alamadım. Dün doktora gittim dönüşte alırım dedim. Sonra kendime hediye olarak elbise aldım. Seni unuttum. "
"ne doktoru aşkım, niye benim haberim yok? "
" çikolata yedim gittim bu defa. Ve öğrendim"
" bebek için gittin, hemde bensiz. Çok kötüsün. Evet söyle hadi "
"söylemeyeceğim. Sen duştayken ben giyinip ineceğim. Sen beni görünce anlayacaksın"
" ya söyle işte"
"o kadar bekledin, on dakika daha beklersin "
" sen dur, bi öğreneyim sonra bu çevirdiğin işin hesabını soracağım senden"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMSÜZ (tamamlandı)
RomantizmÖzge defalarca ölümün kıyısına gidip günlerce oradan, geride bırakmak üzere olduğu hayatı düşünmüştü. Öldüğünde tekrar kavuşacakları zamana kadar , hasret, özlem, aşk acısı gibi duygular yaşayacak mıydı? Yoksa film bitecek, motor duracak, son sahn...