Ölümsüz 78

16 1 0
                                    

Buğra Bülent'in dizine kapaklandı. Herkes çok üzgündü. Özge bebeği yatırıp çıktığında kesinlikle böyle bir manzara görmeyi beklemiyordu. Daha kapıdan çıkar çıkmaz çok sevdiği kayınpederinin öldüğünü anlayıp basamağa oturdu. Buğra'yı dizinden çektiler. Yere örtü serip oraya uzattılar. Gülten hanım Özge'ye bakındı. Kızının yanına gidip sarıldı. Sonra içeriden beyaz bir çarşaf getirip Bülent'in üzerine örttü. Buğra kumsala indi. Özge arkasından gidip sarıldı. Bir süre öylece sarılıp ağladılar. Bülent genç sayılabilecek yaşta gözümün nuru dediği torunu kucağında iken kalp krizi geçirmiş, gözlerini mutlu bir şekilde hayata yummuştu. Doğum günü için toplanan kalabalık aileleri bir anda kendilerini Bülent'in cenaze töreni için hazırlanırken buldu. Bülent ertesi gün Kemalpaşa'daki evinin yakınındaki mezarlıkta toprağa verildi. Eray, Ersan, Erhan, Serdar, Faruk duyar duymaz çıkıp gelmişlerdi. Bülent çok sevilen ve saygı duyulan biriydi. Bütün komşuları cenaze evine akın ediyor ev halkına tek iş bırakmıyorlardı. Avukatı Buğra ile iletişime geçip miras konusunda görüştü. Banka hesaplarını Buğra ile ortak hesaba çevirmişti. İşleri, yatırımları, borçları, ödemeleri hakkında bilgilendirildi. Firuze dedesinin yetiştirdiği meyve ağaçlarının altında gezip ona koparılıp uzatılan meyvelerinden yerken Buğra'nın gözyaşları sel oluyordu. Bütün dostları, aileleri bu zor günleri daha kolay atlatmaları için yanlarından ayrılmıyorlardı. Buğra ile Özge hiç oturmuyor, misafirlerinin etrafında dört dönüyorlardı. Böylece odalarına çekilene kadar yas tutmaya zamanları olmuyordu. Başsağlığına gelenler bitene kadar Özge ve Buğra orada kaldılar. Buğra bahçeye bakması için köyden biri ile anlaştı. Bülent köyden iyi malzemeler ile yaptırdığı ürünleri düzenli olarak onlara yolluyordu. Bu işi de bahçeye bakacak olan Mahmut üstlendi. Bülent'in vefatının üstünden tam 35 gün geçmişti. Gece saat iki gibi Buğra'nın telefonu çaldı. Annesi ve teyzesi yazlıkta kalıyorlardı. Onlar ise Bornova'daki evdelerdi. Arayan teyzesiydi. Ağlamaktan konuşamıyordu. Arka arkaya gelen iki ölüm Buğra'yı çökertmişti. Annesini toprağa verirken metanetini korumaya çalışıyordu. Kendi ölümünü hiç düşünmemişti. Hep başkalarının ölümüyle yüzleşmekten korkmuştu. Asla dayanamam dediklerinin ölümüne nasıl dayandığına hayret ediyordu. Babasına geç kavuşmuş erken kaybetmişti. Ona her konuda olan benzerliği iletişim kurmalarını kolaylaştırmış, maddi manevi destekleriyle babalığını iliklerine kadar hissetmişti. Annesinden farklı davranmamış olan nadide bir kadını kefeniyle mezara yerleştirirken kan bağının hiç önemi olmadığını bir kez daha anlıyordu. Tek gerçek akrabası artık yoktu. Ama ona en az onun kadar yakın insanların içinde kendini yalnız hissetmiyordu. Onun birkaç babası, birkaç annesi, birkaç dedesi, birde babaannesi vardı. Onların yanında kardeşleri, çocukları ve herkesten farklı bir yerde duran karısı.. Kızı...

Özge bütün üzüntülerine, sevinçlerine tüm kalbiyle ortak oluyor, bütün heyecanlarını kendi bedeninde hissediyordu. Mezarlıktan çıkarken Özge annesine

" anne ben Buğra'yı biraz uzaklaştıracağım. Fadik ilgileniyor Firuze ile ama sende biz gelene kadar destek ol, olur mu? Bir saat sadece zaten. "

"tamam annecim, tabi ilgilenirim. Benim güzel oğlum mahvoldu üzüntüden. Ah ah.. Kolay mı? "

" Ekrem babamlar da yazlığa geliyor. Eraylar, abimler, dayımlar dönüyorlar. Helva için malzeme alırım gelirken. Pide falan yaptırırız gelen gidene. Hocayı aradım çıkmadan akşam gelecek. Teyzeme sakinleştirici verdim bugün pek kendinde olmaz. Yatırırsınız yukardaki odaya, gözleri kapanıyor baksana. Unuttuğum bir şey varsa hatırlat annem. "

"tamam kızım sen düşünme bunları. Biz hallederiz kayınvalidenle, babanla. Bak çok yoruluyorsun, hasta olacaksın diye korkuyoruz. "

"Allah güç kuvvet veriyor, sen beni düşünme "

ÖLÜMSÜZ (tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin