İlk defa arkama dönüp baktım. Çok dayanmışım, çabalamışım, alttan almışım, gizli gizli ağlamışım.
Ve farkettim ki yorulmuşum, kalmamışım.
Kimsenin isteklerinden değerli değilim zaten kimsenin de istediği gibi birisi değilmişim...
🧚🏻🌼
Bir insanı ne kadar görmezden gelirseniz gelin o insan sizin hayatınıza karışmak altüst etmek için elinden geleni yapıyorsa ne yapmanız gerekiyor sizce?
Uzaklaşmak mı yoksa görmezden gelmeye devam etmek mi ya da öldü olarak kabul etmek mi?
Siz hangisini seçersiniz bilmem ama ben ölü olarak seçtim, genç kızlığımın en zor zamanlarından itibaren bugünüme kadar. Ben, babam Haşmet Taşçı'yı çocukluğumun, genç kızlığımın katili olarak kabul etmişken 14 yaşımda mezara koydum.
İllaki fiziksel şiddet değildi sizi öldüren, annem ve bana dayattığı psikolojik şiddetle ikimizi de bıktırmıştı.
Annemle olan kavgalarının çoğu para ve annemin çalışmak istemesiydi. Bayramlar dışında, yeni elbise ve ayakkabı almayan eve harçlık bırakmayan bir ev babasıydı benim babam. Ekmeği bile evde anneme yaptıran ama ununun hesabını yapan bir insandı. Ununu az tuzunu azdan yok denecek suyunuysa damla hesabı yapan.
Geride kalan hayatımı zehir eden bir baba! İşi düştüğünde, kızını yani ayda bir aklına gelen beni arıyordu. Babaannen diye nitelendirdiği kişiyse oğlunun kadın versiyonu olan 60 yaşlarında Azrail ile yarışa giren bir kadındı. Hastalık hastası hiçbir şeyi beğenmeyen sadece onun doğruları olan her şeye laf söyleyen insanları eleştirmekten asla geri durmayan bir kadındı.
Yanına çağırması bakıcıya para vermemek için olduğuna adım kadar emindim. Çünkü; halamlar ve amcamlar, babamdan da babaannemden de bıkmıştı.
Şimdiyse tehdit ederek çağırıyordu yanına. Tehdit ettiği ev dedemden bize kalan evdi. dedem Mustafa babaannemden önce göç etmişti bu dünyadan. Mirasından bize sadece bu evi bırakmış çocuklarına da hak iddia etmemeleri için vasiyet yazmıştı.
Eski bir apartmandı yaşadığımız ev. Dedemlerin ilk eviydi, nereden baksanız otuz yılı aşkındı ev. Hani bu tahta kurusu kokan beyaz sabunlu evler vardır ya ondandı. Ahşap zemini sadece salonda olan geri kalan yerleri küçük kare bodur fayanslardan ibaretti. Mutfak dolaplarıysa eskitme tiplerdendi. Tezgah ve aralarında saksılı çiçek deseni bulunan beyaz ve pembenin hakim olduğu bir fayans vardı. Değiştirmek çok istesek de babamın yüzüne yapamamıştık fakat evden ayrıldığındaysa vernikleyerek yeni bir hava katmıştık.
Tek bir bloktan ibaret değildi yaşadığım yer. Bizimle birlikte beş apartman vardı. Çoğu eski komşular gitmiş olsa da yeni gelenler de yabancılık çekmiyor ikinci haftasında bize uyum sağlıyordu.
"Abla gelsene."
İrem ve annem evin önünde beni bekliyordu. Oysa ben onlara içeri geçin demiştim. Akşamın hafif ama ılık esen rüzgarı yüzümü okşarken saçlarım da rüzgarla yarışır gibi hafiften salınıyordu yüzümde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATRAN
General FictionEn kötü anında ona birkaç kelime ile destek olan o peri dedesinin gittiği yerden son hediyesi olmalıydı. Burnuna bir kere daha götürdüğü mendilin kokusunu ciğerlerine çekerken üzerinde ki minik peri kanadı işlemesi dikkatini çekti. O kız gerçekten b...