Kimsenin duvarlarını aşmak için uğraşmayın. İstedikleri insan olunca duvarlarını yıkıp lunapark yapıyorlar. İstemediklerine hiçbir şey.
🧚🏻🌼
Kırgınlıkların başrolde olduğu bu dünyada insanlar yaşamak için savaşıyordu. Kırgın değilim diyebilmek artık lüks hâline gelirken bu cihanda, bu iğrenç olan düzensizliğe avaz avaz bağırmak yeter demek istiyordum.
Babaannem Perihan Taşkın annemi sevmeyen, annemden olan beni sevmeyen bu dünyada sadece oğlunun ölümsüz olduğuna inanan bir kadındı. Huysuz yaşlılar gibi değildi, saf kendine özgü bir nefreti vardı annemle bana. Ona göre annem, babamın aklını çelen bir yosmaydı. Oysa annem ve babamın evliliği onun dayatmasıyla olmuştu. Annemi mevlitte yemek hazırlayanların arasında görmüş öyle beğenmiş. Hatta annemi beğenmesi o kadar komikti ki... Bir insan sırf domatesi ince soyuyor diye oğluna eş olarak almak ister miydi?
Babaanneme göre annem at gibi kadındı ama bu ilk zamanlarda böyleymiş. Anneme olmayacak işler yaptırarak, sabrını sınamış durmuş vakti zamanında. Babamda annemdir bildiği vardır diyerek ezmesine hor görmesine izin vermiş. Annem bana hamile kaldığında ilk defa babaanneme sesini yükseltmiş hatta fiziksel bir kavgaya girmişler sebebiyse yoğurdun mayasının tutmamasıydı. Evleneli altı ay olmuş koca denen varlık ha var ha yok! Varlığı sadece geceleri yatmaya gelince belli oluyor. Keşke yok olsaydı. Gün içinde de türlü türlü laflar eziyetler köyden İzmir'e kadar yol oluyormuş.
Bir yoğurttan çıkan kavga ile dedem şehirdeki şimdiki yaşadığımız eve annemi yerleştirmiş zamanında fakat babam geri getirmiş köye. Eskiden İzmir’de yaşarlarmış onlarda, sonradan Aydın’a köye dönmüşler.
Hâlâ da anneme öfkeliydi babaannem. Annem ve babam boşandığı gün kendi elleriyle yaptığı lokmayı köye dağıtmıştı. Dün gibi aklımdaydı onun ağız dolusu lafları, bayram eder gibi sevinçleri.
Ne önünü arkasını bilir ne sonunu bilirdi Perihan hanım yaşarken. Devranın bir gün kendine döneceğini bilmeden çektirmişti anneme...
Şimdiyse annene çektirdim sıra sende der gibi bana nefretle bakıyordu.
“Şunun şu hâline bak Haşmet! Buraya gelene kadar herifleri kesin peşine takmıştır.”
Öfkeli sesi tüm mimiklerine yansımış oturduğu divanda elini havaya kaldırarak ağzından çıkanları kulağı duymadan bağırıyordu.
Oturduğum tekli koltuğun oymalı kolçağına parmaklarımı geçirip, “Kimseyi takmadım peşime. Laf işitmeye mi geldim ben buraya ya!” Dedim sakin olmaya çalışarak.
“Belli belli anan gib...” diye yine sözüne başladığında ayakta dikilen babam araya girmişti. “İlk günden tartışma istemiyorum.” Ortaya attığı lafı annesine söylemişti ama sende eksik kalma der gibi işaret parmağını bana doğru yönelterek, “Sende Babaannene saygıda kusur etmeyeceksin.”
Saygı sadece küçüğe mi özgüydü?
“Ben gösteririm saygımı da ya annen? Bir bana mı düşüyor o saygı!”
Babam sabır diler gibi daha doğrusu huyuna gitmek ister gibi bir tavırla “O da aynı şekilde. Ağrıtmayın başımı.” Dedi kısaca. Bir yandan da babaanneme bakıp uyarı veriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATRAN
General FictionEn kötü anında ona birkaç kelime ile destek olan o peri dedesinin gittiği yerden son hediyesi olmalıydı. Burnuna bir kere daha götürdüğü mendilin kokusunu ciğerlerine çekerken üzerinde ki minik peri kanadı işlemesi dikkatini çekti. O kız gerçekten b...