34. Bölüm

22.7K 1K 222
                                    

Bu bölüm canım çıktı diyebilirim...

Çok uzun bir bölüm oldu.

En son seneler önce bu yazdığımdan uzun 1 hafta da 50 bin kelimelik yazı yazmıştım. Onda iliğim çekilmiş daha sonrasındaysa uzun bölüm yasağı koymuştum kendime.

Çünkü o 50 bin kelimelik yazıdan sonra serçe parmağımda erime meydana geldi, sinirlerimde sorun oluştu.

Uzun zaman sonra uzunca bir bölüm yazdım kendi adıma benim için hem zaferim hem sancım oldu açıkçası.

Neyse umarım emeğimin karşılığını alırım 🧡

Bölümde yetişkin unsur barındırmakta. Sahne ile ilgili üst detay seks masajı var. Okumak isteyen olursa şimdiden uyarımı yapıyorum; çok iğrenç gibi laflar gelirse bu benim sorunum olmaktan çıkıyor diyeyim.

Dolu dolu bölüm oldu lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

Bölüm şarkısı; Birce Akalay manidar. Sezen Aksu beni yak kendini yak. ( Sezeni özellikle vuslat sahnesinde açıp dinleyin 🙃)

Keyifle okumanız dileğiyle 🧡

Hatam olduysa affola 🧡🙏🏻











🧚🏻🧡





















Bir insanın adı değişseydi eğer Yekta’nın ismi başta olurdu. Çünkü bana; kebap yelleyen sen, yiyen ben olacağım derken şaka yapmıyormuş meğer. Kalktım bir güzel kebabı yelleyeme gidiyordum, ve pek tabii ellerimle yedirecektim öküzcüğüme...

Pastamızı kesmemiz bile ayrı bir olay olmuştu. Duvara sıkıştırdıktan sonra annem pasta için bizi çağırmış ardından dans etmiştik.

Ona yedireceğim diye ilk lokmayı kendim yemiştim heyecandan. Fakat şurayı kaçırmayın; kendi yediğim pastanın sonucundaysa Yekta’nın edepsiz sözleri attığım pasta dilimini boğazıma dizmişti.

“Nişanda bu kadar yorulup heyecanlıysan iki ay sonraki düğünümüzde ne olacaksın ömrüne öldüğüm.”

Saf salak bakışlarının kurbanı boğazımdan gitmeyen o pasta olmuştu. Resmen bensiz nasıl yersin diyordu adam. Kini var mıydı yoksa sonradan mı oluşmuştu acaba? Anı anına tutmuyordu ki dengesizin!

Ve evet; iki ay sonra demişti düğün için. Yani hep birlikte öyle karar alınmıştı. Yılanın başı istisnasız Yekta’ydı ve evlenmeye karar verdiğimizden itibaren iki ay deyip duruyordu. Annem tarafından bir ses çıkmazken kendini ağırdan alıyordu. Sultan abla yetişmez diyor Şükran teyzeyse yetişir yetişir deyip duruyordu.

“Kapat çeneni seni baş belası ahmak!” içimi kıpırdatır gibi gülmüyor muydu tam dövmelikti. O gamzeleri, dudak sınırını diliyle ıslatıp silmesi... Karış karış beni ezberle, bana aç ol, kul köle ol diyordu.

Ne zaman arkamı dönsem ya arzu dolu bakışları ya da içine katmak ister gibi, içi gider gibi bakıyordu. Yine o bakışlarının dönüp dolaştığı bir geceye gebe kalmıştı onun tarafından kaç kere yenileceğini bilmeyen kalbim.

KATRAN  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin