12. Bölüm

28.3K 1.5K 330
                                    

Hayırlı akşamlar arkadaşlar

Aramıza yeni katılan arkadaşlar hoşgeldiniz 🐣

Bölüm sonunda minnak bir duyurum var mutlaka bakınız efendim...






🧚🏻🌼






Karanlık, korku ve bilinmezlik çukuru. Üçü birbirine yapışık birbirine bağlıydı. Karanlık korkuya muhtaçken korku bilinmezliğin içinde dönüp duran bir döngüye bağımlıydı. Hangisi daha kötüydü? Beş yaşında sırf suyu halıya döktüğüm için babaannem tarafından odunluğa atılıp tüm yaşamıma tebelleş olan bu korkum mu? Yoksa şu an neler olduğunu anlamadığım bir bilinmezliğin içinde savrulmam mı?

İnsan bilinci koca bir yanılgıdan ibaretti.

Gözlerimi açmak isteyen beynime itaat etmek şöyle dursun dudaklarımda can yoktu. İliğim çekildi derlerdi ya öyleydim sanki. Ne konuşabilecek ne elimi kaldırıp gözümün üzerindekini çıkartarak gücüm vardı. Bir uğultu geçti kulağımdan ardından bir sarsıntı bedenim bir sağa bir sola sarsılıyor fakat düşmüyordu. Neresi nasıl diye algılayamazken bacağımda bir el hissettim. O el gözlerimi açmama itaat etmeyen yanımı öyle bir sıktı ki nefesim kısacıkta olsa durup yolunu bulmaya çalıştı. Mıh gibi kapalı olan gözlerimi usul usul açmaya çalıştım. Kirpik diplerimdeki ıslaklık açmama izin vermezken göz kapağımın üzerinde tonlarca ağırlık vardı sanki. Ne kadar açmaya çalıştımsa kirpik diplerime yapıştırıcı sürülmüşte korktuğum o karanlık artık bu dünyaya aitsin der gibiydi.

“Vahap kız başımıza bela. Örgütü duydun uçkurun için operasyonu yakamayız!”

Sarsıntılı olan zihnime balçık gibi saplanan sesle beynimdeki tüm hücreler kendisine gelmişti. Kucağımda olduğunu hissettim kendi ellerimi zar zor çenemin hizasına getirdiğim sırada, bileğimi saran ellerle açılmayan dudaklarımı açıp inledim. Komut veremiyordum. Bedenimi bir şeyler ele geçirdiği gibi aklım beni bırakmıştı.

“Daha dur Peri kızı, evimize gidelim açacaksın yüzünü.” Hırıltılı bir sesin hemen ardından boynumda nefesini hissetmiştim başımı geriye doğru çeksem de az önce bileğime asılan el boynuma çıkmıştı.  Ağzımdan “Yapma...” diye boğukça bir inilti çıksa da sesim kendi düşünce dehlizlerimde çarpıp bana tekrar ulaşmıştı.

“Senin gelmişini geçmişini sikeceğim. Sikinin derdinde miyiz lan! Üç gün sonra kampa başkan gelecek. Eylemler olacak!”

Diğer ses uzaktan gelirken benim kurtulmama birazda olsa izin vermiş o iğrenç nefesi bedenimin üzerinden almıştı.

“Başlatma la başkanına. Komutanınız kim?” bir metal sesi duyduğum gibi hemen ardından “Ben bu karı için ne kadar para verdim haberin var mı senin! Babası gibi ibne başkasıyla evlendirmeye kalktı.”

Kimdi bu adam. Babam... Hayatımın Azrail olan adam...

Aklıma arkadaşım diye tanıttığı o adam gelirken üzerinde o ekşimsi kokuyu hatırladım. O günde, o mutfakta yaklaştığında bu koku vardı!

KATRAN  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin