7. Bölüm

43.5K 2.1K 367
                                    


Öncelikle aramıza yeni katılan arkadaşlarım hoş geldiniz 🌝

Oy ve yorumlarınızı belirtirseniz keyifli bir okuma geçiririz diye düşünüyorum. Tepkilerinin fikirleriniz benim için çok önemli 🙏🏻

Sınav haftasına girecek olan arkadaşlarıma başarılar diliyorum her şey gönlünüzce olsun 🤍

🧚🏻🌼











Tenin tene olan muhtaçlığını lise dönemlerimde öğrenmiştim. İzlediğim bir film sonucu iki başrolün birbirine çekilmesi, tenlerinin bir mıknatıs gibi doğru ya da yanlış olan noktaya savrulması o zamanlarda çok etkilemişti beni. Aşkı filmlerden bilen biriydim ben. Önceden saçma gelse de yaş aldıkça insanın aşık olunca değiştiğini anlamıştım. Ama şimdi ki hissettiklerim o filmlerde ki aşk dolu bakışlar değildi. Bir zamanlar anlamakta güçlük çektiğim tenlerin birbirine olan mağlubiyetiydi.

Yaşadığım, yaşadıklarım çok saçma gelse de şimdi ki durumumla bazı şeyler yerine oturuyordu. Öncesinde, kim olduğunu merak ettiğim adamın yüzünü görmüşken şimdiyse teniyle her denk gelişimde ilerisi ne olur diye düşünmeden edemiyordum. Ne zaman ona kapılsam filmlerdeki arsız sahneler, aklımı talan ediyordu. Evet, etkileniyordum bu adamdan. Her ne kadar karşılaşmamız saçma olsa da tenimdeki karıncalanma o saçmalığın içinde koca bir soru işareti olarak yer alıyordu. Sorunun içinde ki gizli bir mabet gibiydi aynı zamanda bu durum.

Dudaklarımın üzerinde ki günaha davet eden iki et parçası beni bu dünyadan alıp kendi katran bağlamış dünyasına çekmek istiyordu. Gözleri koyulaşmış teni gizli saklı bir mağaranın içindeki sanrıydı. Kalbimi versem avuçlarına sanki beni de o karanlığa çekecek gibiydi.

Kirpikleri göz altlarında aheste aheste hareket ederken gözlerimi kapatmak anın içerisinde kaybolmak istiyordum yanlış olduğunu bile bile.

Zaman yavaşladı saniye saliseyle  düzensiz bir zelzeleye kapılarak ruhlarını birleştirdi. Bu yangının ardından Yekta’nın dudakları harlamak ister gibi hareket etmeye beni bir melteme esir etmeye yemin etmiş Bu yangının içinde kim daha çok kötüydü? Yangını harlayan Yekta mı yoksa o yangını rüzgarımla etrafa savurmak isteyen ben mi?

Ademle Havva’nın hikâyesini bilir misin Peri kızı?” diye sordu dudaklarını çekmeden, günahın başlangıcına sürüklemek ister gibi.

Kuruyan dudağımın üzerindeki onun ıslak dudakları bana suyunu vermek ister gibi temasını kesmiyor yaşam suyunu vermek istiyordu. “Biliyorum.” Dedim oldukça kısık sesimle. Sesimin tınısıyla adem elması bu ana, bu yangına şahit olmuştu. Yukarıdan aşağıya usulca kayması sağ elimi tutan ellerinin arasındaki parmak uçlarım karıncalanmaya başlamıştı.

“Tenin bir yasağı delmek ister gibi çekiyor beni. Üçü de geçtik beşi de, bir daha ki denk düşmemizde Adem’in ateşlerde yanışını ben, Havva’nın külünü sen anlat.”

Ne demek istediğini anlamamıştım ama bir daha bu adamın tenine değil denk gelmek elimin rüzgarı ulaşmayacaktı.

KATRAN  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin