17. Bölüm

27.4K 1.3K 208
                                        


















Helüü ballı lokmalar.

Aramıza yeni gelenler hoooş geldiniiiz 🌕

Bölüm sonunda bir sürpriz ve açıklama var okuyun mutlaka olur mu🥳

Keyifle okumanız dileğiyle 🧡

Bölüm şarkısı; Emre Aydın hoşçakal
Emre Aydın, model bir pazar kahvaltısı












🧚🏻🌼














“Dükkana varınca bana haber et.”

Kapının ağzında uzun botlarımı giymeye çalışırken başımı kaldırıp anneme baktım. Başı ağrıdığı için yazmalarından birini takmış fakat ağrısı geçmedi der gibi ıslak ekmek basmıştı şakaklarına. Gözleri kızıla çalıyor burnunun ucu hafif bir kızarıkla hasta olduğunu bağırıyordu. Daha da işe gideceğim deyip durmuştu gecenin yarısından beridir. Bazı zamanlarda annemle yer değişiyorduk resmen. O çocuk ben anne oluyordum.

Yarım giydiğim çizmenin tabanına basıp annemi öpmek için eğildiğimde annem iki adım birden benden kaçmıştı. “Kızım hastayım ben. Yaklaşma, sen hasta olursan ne olacak ağır atlatıyorsun sen.”

Söylediği doğruydu fakat öpmezsem duramazdım ki. “E şansımı nereden alacağım Aslıhan hanım?” dedim çapkın bir şekilde göz kırpıp. Evde kalsaydım bebek gibi nazlardım onu.

“Ne zaman büyüyeceksin!” dedi tatlı bir serzenişle. Sesi çatallı çıkmasına rağmen dudaklarından gülümsemeyi eksik etmiyordu. Sadece ona yaklaşacağım zaman kendini geri çekiyordu.

Tüm uzuvlarım sanki gülüyor gibi, “Hiç bir zaman. Ben senin hep ilk ve tek kızın olarak kalacağım gülüm.” Diyerek son sözlerime baskı yaparken dudaklarımın üzerinde hayalî bir bıyık varmış gibi elimi kıvırmış bir omzumu da düşürmüştüm. Benim hareketimle şakaklarındaki ekmekleri tutarak gülmeye başladığında küçük küçük öksürmüştü. En iyisi yormamaktı. Uzaktan bir şekilde öpücüğümü yolladığımda yarım giydiğim çizmeyi giyerek evden çıktım. Apartmanın merdivenlerinden inerken üst katında açılıp kapanma sesi gelmişti. Büyük kapıya ulaştığım gibi dışarı çıktım. Benim arkamdan kim çıkacak diye baktığımda karşı dairede oturan adamı gördüm. Neydi bu adamın adı ya! Yine unuttum bak. İsim sorunum vardı resmen.

Adamın bakışları benim düşünen ifademle kesiştiği sırada kapının önünden hızla geçip yanıma geldi. Siyah düz bir kaban ve oldukça resmi bir şekilde giyinmişti. Diyetisyen miydi bu adam sanki öyle bir şey hatırlıyordum. Adını değil mesleğini unutmamışım adamın.

“Merhaba.” Dedi oldukça nazik bir sesle. Çok sakin görünüyordu dış görünüşü. Ve sesine bakışına da yansıyor gibiydi.

Nezaketen küçük bir tebessümle, “Merhaba.” Dedim. O tek bir gözünü kısıp dikkatini yüzüme odakladığında yüzümde bir şey mi var diye düşündüm. Kuş mu sıçtı diyeceğim ama ne ara sıçacak! Bazen olan beynim gidiyordu.

KATRAN  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin