5. Bölüm

42.9K 2.5K 766
                                    

Bölüm ithafı doğum günü perisine gelsin  blacckkswann iyi ki doğdun bebeğim 🤍

Keyifle okumanız dileğiyle 🤍

🧚🏻🌼

Bir yumru var boğazımda geçmek bilmeyen ömrümün sonuna kadar ne yaşamama ne ölmeme izin verecek bir his. Ruhum pare pare bölük pörçük yerlere savrulmuş benliğimi o küçük kız çocuğunu arıyordum. Yitip giden umutlarım, hayallerim, bir adamın iki dudağı arasında olmuştu senelerce. Babam bildiğim, kanım dediğim adam, beni belli bir meblağ karşılığında satmaya hiç etmeye kalkmıştı. Hangi yürek, hangi ademoğlu buna dayanırdı? O kadar mı gözden çıkartmıştı beni! Sevmese bile ben onun canındandım, kızıydım ondan bir parçaydım. Şimdiki hâlimden nefret ediyordu peki; ya bebekliğim, ya çocukluğum hiç mi vicdanı sızlamıyordu?

Tahta, kilitli olan kapının arkasına kendimi bir çuval gibi atmıştım.

“Baba, aç kapıyı. Şikayet edeceğim sizi, seninle birlikte annen olacak o kadını, o şerefsizi yaşatmayacağım!”

Kaç defa yumrukladım kaç defa bağırdım bilmiyorum. Aldığım tek karşılık koca bir çaresizliğin karşılığıydı.

Ne yanağımdan süzülen yaşların, o acı sızısını, ne kalbimin ezilmiş zelzele gibi sallanan hâlini duyup gördüler.

Bir odaya tıkarak emellerine ulaşmak için beni susturmaya boyun eğmeye çalışıyorlardı.

Etrafıma kısaca baktığımda hiçbir şey yoktu odada telefonum içeride kalmıştı. Keşke yanımdan ayırmasaydım keşke!

“Allah sizin belanızı versin. Senin gibi baba olmaz olsun haysiyetsiz!”

Çıldırmak üzereydim duvarlar üzerime üzerime geliyordu. Aldığım nefes bile haram olmuştu sanki nefes alıp verdikçe karnım iliklerim kemiklerim sızlıyordu acıyan kalbimin sızısı bir virüs gibi tüm bedenimi işgal etmişti. Dizlerimin üzerine çöküp ayağa yalpalayarak kalkarken görüşüm, göz yaşlarımdan dolayı bulanıktı.

Pencereye doğru yönelip açarken dışında demirler vardı. Demirin en ucunda kurbağa kilidi olurken pencere ve yerin yüksekliğinde epeyce bir mesafe vardı.

Ne olursa olsun buradan gitmem gerekti benim. Bir caninin eline, hayatımı atamazdım. Deli saçmasından başka bir şey değildi.

Yerdeki çantamı elime alırken içinden cüzdanımı alıp paramı kontrol ederek zaten iki parça bir şey getirdiğim eşyalarımı da dolabın içinden alıp içine tıkadım. Küçük komodinin yanına doğru aceleci bir şekilde gittiğimde çekmeceleri açmaya başladım içi boş olduğu gibi üzerinde tel tokalarımdan başka hiçbir şey yoktu. Anahtarı Allah bilir neredeydi.

Aklıma çocukken dondurma sandıklarından aldığımız meybuzlar gelirken o sandığın kilidi de bu şekildeydi. O zamanlar o sandığı tel toka ile açıp içindeki tüm meybuzları alıp kaçardık.

KATRAN  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin