1. Bölüm

12.8K 272 14
                                    

Kasvetli mahallemin, kasvetli sokaklarında , kasvetli ruhumla yürüyorum. Ellerim ceplerimde. Ne bir zerre umudum var hayattan ne de ölümden korkum. Yaşıyorum öylece belki de benim " yaşamak" dediğim "var olmak" tır sadece .
💧💧💧
Yaşadığım eve yaklaşmıştım. Ekmek almak için fırına uğradım. Üç ekmek almıştım. Annem bu akşam misafir geleceğini söylemişti. Ablam da bizdeydi büyük ihtimalle. Ekmekleri alıp eve doğru yürümeye devam ederken birinin bana
- Bakar mısın evladım ? Diye seslenmesiyle durdum. Ellili yaşlarının başında bir kadındı.
- Buyrun efendim , dedim. Yanındaki uzun boylu ,epey yapılı , siyah saçlı, buğday tenli , siyah gözlere sahip , sol kaşında faça izi olan adamı ve kucağındaki tahmini üç yaşındaki kız çocuğunu süzerken.
- Bu mahallede Serpil Türkoğlu diye biri oturuyormuş. Evi nerede acaba?
Tam kadına cevap verecekken adamın belindeki silah dikkatimi çekti. Adam silahı gördüğümü fark edince üzerindeki siyah deri ceketle silahı gizledi. Kadına dönüp
- Neden arıyorsunuz Serpil hanımın evini ? Diye sordum.
Adam bariton ve sert bir sesle
- Askerim . Tedirgin olacağınız bir durum yok , dedi.
Lafı kadın devir alırken
- Serpil benim çok eski dostumdur. Yıllar sonra buluşalım dedik . Ona misafirliğe gidiyoruz, dedi.
- Öyle mi ? Ben Serpil hanımın kızıyım , dedim. Adamın asker olduğunu öğrendikten sonra bariz bir şekilde rahatlamıştım.
Kadın şaşırdığını belli eder bir ifadeyle
- Yoksa sen Serap mısın? Diye sordu. Başımı olumsuzca sallayıp
- Hayır. Hazan ben. Serap benim ablam ,dedim.
Kadın " öyle mi" der gibi kaşlarını havandırdı.
O sırada fazlasıyla ürkütücü görünen adamın kucağında ki küçük kız
- Aaaa dayı bak ablanın da senin gibi silahı var , dedi. Adam çatık kaşlarıyla belimdeki silaha bakarken
- Gôrüyorum Elif, dedi.
Üzerimdeki ceketi silahın üzerine çekerken adının Elif olduğunu öğrendiğim kız
- Abla sende asker misin? Diye sordu. Ona bakıp hafif tebessüm ederek cevap verdim.
- Hayır, ben savcıyım. Kadın bana gururla bakarken tahmini otuzlu yaşlarının başında olan adamın kaşları tam düzelmezse de eskisi kadar çatık değildi. O sırada yandan adımın seslenilmesiyle o tarafa döndüm.
- Hazan!
Karşımdaki kişi dört yıl önce aynı üniversitede okuduğum arkadaşım Bahar' dı. Sonra ben yatay geçişle Ankara'dan İstanbul'a geçince yollarımız ayrılmıştı. Arada sırada telefonla konuşurduk sadece. Bende aynı şaşkınlıkla
- Bahar! Dedim. O ise adımlarını hızlandırarak gelip bana sarıldı. Sarılışına karşılık verdim.
- Ah kızım nasıl özlemişim, dedi benden ayrılıp beni süzerken.
-Bende seni özlemişim, dedim.
O sırada kadın
- Bahar kızım siz tanışıyor musunuz? Diye sordu.
- Evet anne tanışıyoruz. Hani size hep bahsettiğim hayatımı ve hayallerimi kurtaran Hazan Hilal Türkoğlu.

Kadının ela gözleri mümkünmüş gibi daha da parlarken esmer adamın çatık kaşları tamamen normale dönmüştü ve yüzünde varla yok arası bir tebessüm oluşup kayboldu.

Yıllar önce Ankara'da okurken akşam dokuz sularında kaldığım öğrenci evinin arka sokağından geçerken bir çığlık duymuştum. Duyduğum sese doğru ilerlerken bir adamın bir kıza tecavüz etmeye çalıştığını görmüştüm. Çocukluğumdan beri dövüş sporlarıyla uğraşmanın verdiği özgüvenle kızı adamdan kurtarmıştım. Ve o kız Bahar ' dı.

Üzerimdeki bakışlardan utandığım için sessizliği
- Eve geçelim buyrun , diyerek bozdum. Bahar çoktan koluma girmişti.
- Ne var ne yok ? Diye bir soru yöneltti.
-Birşey yok . Seni sormalı, dedim.
- Bende çok şey var. Tıp bölümünün son yılında aşık olup evlendim. Fırat'ın kucağındaki güzelliğini benden alan kız benim kızım , dedi.
Şaşırmıştım.
- Sende yok mu birileri?
- Yok , dedim net bir sesle ve apartmanın kapısını açmak için Bahar'dan ayrıldım. Apartman kapısına şifreyi girip onları içeriye buyur ettim.
- Üçüncü kat ,diyerek onları asansöre yönlendirdim.
- Kızım sen gelmiyor musun ? Diye soran kadına
- İkinci katta bir işim var. Siz çıkın , dedim ve merdivenlere yöneldim. İkinci kata vardığımda Fatma teyzenin kapısını çalıp bekledim. Fatma teyze emekli bir hemşireydi. Evinde sağlıklı olduğunu iddia ettiği otlardan merhem yapıyordu. Bir hafta önce soruşturmasını yürüttüğüm bir davada hapise giren tarafın ailesi tarafından silahlı saldırıya uğramıştım ve sıktıkları kurşunlardan biri omzumu sıyırmıştı. Pansuman için hastaneye gitgel yapmak istemediğim için Fatma teyzeden yardım istemiştim. O da şimdi yaranın izi kalmasın diye yaptığı kremi bana verecekti.
Fatma teyzeye krem için teşekkür edip üçüncü kata çıktım. Bahar ve ailesi kapıda bekliyorlardı.
Yanlarına ilerleyip
- Neden kapıyı çalmadınız? Diye sordum. Soruma Bahar cevap verdi.
- Seni bekledik.
Ona gülümseyip cebimdeki anahtarla kapıyı açtım ve geçmeleri için onlara yol verdim.
İlk defa eve girerken almadığım yoğun alkol kokusu beni şaşırtmıştı. Annem misafirlerine özel bugün litrelerce alkol tüketmemişti anlaşılan.
Misafirlerle birlikte salona girerken her zaman ki klasik manzarayı görmüştüm. Annem tüm gününü geçirdiği kırmızı ahşap oymalı tekli koltuğunda karşılamıştı bizi. Ablam ise elinde sonuna gelmiş olduğu sigarasıyla diğer koltukta yatmakla oturmak arası bir yerdeydi. Ablamın beş yaşındaki kızı Ecrin ise bu kasvetli ortamda kendi dünyasında resim defteri ve boya kalemleriyle bacası tüten bir ev ve gülen bir güneş çiziyordu.

VATANAŞK ( Askeri Kurgu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin