63.

1.3K 95 69
                                    

    Oy sınırı: 70 vote

Keyifli okumalar 💜
   
                             *******

  "Fırat..."

  Şaşkındı. Bunu sesinden anlayabiliyordum. Boştaki elimle patlayan dudağımdan çeneme doğru sızan kanı sildim.

  "Söyle."

Sesim Hazan'a karşı oldukça mesafeliydi. Bilerek yapmıyordum, içimden öyle geliyordu. Nazı niyazı ya da bu zamana kadar yaptığı diğer şeyler mesele değildi ama bu başkaydı. Şırnak'a döndüğümde konuşacaktık. Ve bu konu öylece kapanmayacaktı. Bu sefer kokusuna,  gülüşüne , sesine ya da güzelliğine tav olmadan hesap soracaktım ondan. Zaten sadece bir terör savcısıyken bile yeterince tehlikedeydi. Nasıl olurdu da önünü arkasını düşünmeden, boyuna posuna, yaşına başına bakmadan bu amınakoduğumun örgütüne girerdi?!

  Hazan'ın örgütteki görevi ne ya da bu örgütün çalışma disiplini ne bilmiyordum. Ama tehlikeli işlerle uğraştıkları aşinaydı. Hakan Çınar denilen picin mahkeme salonunda Hazan hakkında söyledikleri doğruysa belalı işlerle uğradığını anlamak zor değildi. Baran itine işkence ettiğini söylemişti. Odasına verici yerleştirdiğini,  arabasının altına GPS taktığını iddia etmişti. Hazan'a Asena derken doğruyu söylüyordu. Belki diğer söyledikleri de doğruydu. Şırnak'a ilk geldiği zamanlarda bir gece eve sabaha karşı dönmüştü. O gece nerede ne yapıyor diye düşünmekten kafayı yemiştim. Bir işler karıştırdığı belliydi ama sevdiğim kız diye kafamda yanlış bir yere koymak istemediğimden görmezden gelmiştim. Beytüşşebap'taki canlı bomba olayında onlarca insanın içinde canlı bombayı nasıl farkettiğini, Bahar'ı çarşının dışına yollayıp bizi aramasını söylerken nasıl bu kadar soğuk kanlı olabildiğini, canlı bombayı vururken nasıl hiç tereddüt etmediğini, Ayşe hanımın peşinden koşup kadını kurtardığı anı kafamda bir yere oturtamamıştım.

Tamam, Hazan bir terör savcısıydı. Ama terör savcılarına ne silah ne de kendini savunma alanında bir eğitim verilmiyordu. Onlara devlet tarafından verilen silahı bile doğrudan bir tehdit altında kalmadıkları sürece kullanma yetkileri yoktu. Kısaca en başından beri Hazan'ın bazı konularda eğitim aldığı belliydi. Oğuz olayından sonra hâlâ görevinin başında oluşunu da hesaba katarsak arkasında birileri olduğunu düşünmek olasıydı. Hazan şu ana kadar o kadar çok kafamı karşıtırmıştı ki şimdi her şey yerine oturuyorken yanlış bir şey yapmadığını bilmek içimi rahatlatmıyordu.

  Zaten terör savcısı oluşu her an diken üstünde olmama neden oluyorken birde bu siktiğim örgüt işi canımı ağzıma getirmişti artık.

Hazan, uzun bir sessizlikten sonra telefonun diğer ucundan tedirgin olduğunu belli eden kesik kesik birkaç nefes alıp yutkunurken, "İyi misin?" diye sorduğunda sakin olmaya çalıştım. Ne iyiliğinden bahsediyordu lan?! Kafamın içinde onlarca şey dönüp dururken nasıl iyi olabilirdim?! Karım sandığımdan daha büyük bir tehlikenin içindeyken nasıl iyi olabilirdim?! Dahası beni o gün tutuklatıp polislere teslim ettikten sonra beni kurtarmaları için bu VASÖ denilen örgütten yardım isteyip istemediğini, beni bu işe bulaştıranın Hazan olup olmadığını düşünürken nasıl iyi olabilirdim amınakoyayım?!

   Sertçe soludum.

"Değilim, " dedim. Kızgındım.

Az önce o odada anlattığım şeyleri Hazan biliyor muydu, diye düşündüm. Beni sorguya alan o piçler benim hakkımda her şeyi biliyordu. Ya Hazan'da biliyorsa? Ve bunca zaman hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davrandıysa? İmam nikâhımız kıyılırken masada babam olacak o şerefsizin adını söylemekte zorlandığımda elimi tutmuştu. Ulan! Sevdiğim, gözümden sakınıp gönlüme koyduğum kız da beni sırtımdan vurursa bunu hazmedemezdim.

VATANAŞK ( Askeri Kurgu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin