19.

4.5K 216 28
                                    

*****
Sabahın erken saatlerinde adliyeye gitmek üzere yola çıkmıştım. Bugün içerisinde Turan timi geri dönecekti. Operasyon başarılı geçmiş Ömer Korhan'ın çocukları sağ salim kurtarılmıştı. Dağdaki küçük yapılanmanın başındaki Cemal denilen adamda sağ bir şekilde ele geçirilmişti. Timin sağlık durumu hakkında ise pek bir bilgim yokken sadece ciddi yaralanan birinin olmadığını biliyordum .

Onlara ciddi birşey olmamış olması içimi rahatlatmıştı. Özellikle de Oğuz'a... Filmlerde ya da kitaplarda hep böyle olmaz mıydı? Birbirine değer veren iki insan birbirini kırar ve sonrada biri ölümle burun buruna gelirdi. Ki benim hayatıma bakıldığında da böyle bir sahne pekte absürt durmazdı.

Diğer yandan ise kalbimde adını koyamadığın başka bir heyecan hüküm sürüyordu. Bana derin derin nefesler aldıran bu duygunun ne olduğunu bilmiyordum. Ama bu heyecan verici duygu aynı zamanda da beni korkutuyordu. Ve bu korku beni bu duygunun üzerine düşünmekten alıkoyuyordu. O yüzden düşünmeyi bırakıp bütün dikkatimi yola verdim.

Adliyedeki odama geçtiğimde birkaç evrak işini halletmek üzere bilgisayar başına oturdum. Parmaklarım klavyede hızla hareket ederken bu evrak işlerinden hiç hoşlanmadığımı bir kez daha fark ettim.

Bir saatte yakın uğraştığım evraklar sonunda biterken masamın üzerindeki adliyeye ait olan telefon çalmaya başladı. Telefonu cevaplandırdığımda bir hukuk sekreteriyle konuştuğumu anladım.

Sekreterin söylediğine göre Turan timi bir saat içerisinde karargaha dönüş yapacakmış. Aldığım bu haberle hemen ayaklanıp bebek mavisi kabanımı üzerime giydim. Adliye binasından çıkmak üzere odadan çıkarken Feyzullah komutanı arayıp Ömer Korhan'a çocuklarının sağ salim dönmek üzere olduğunu söylemelerini istedim.

Aslında bu haberi Ömer Korhan'a daha önceden vermeyi düşünmüş olsam da herşey netleşmeden birşey söylemek , adamı boş yere umutlandırmak istememiştim. Nitekim böylesi de zannımca daha iyi olmuştu. Birkaç saat içinde Ömer Korhan çocuklarıyla kavuşacaktı.

Arabaya binmiş ve Şırnak trafiğine karışmıştım. Hava bugün biraz pusluydu. Hafiften esen meltem soğuk ve insanı üşüten cinstendi. Kış kapıya dayanmışken bu senede bitiyordu. Eğer şu son zamanlarda yaşadıklarım gerçekleşmemiş olsaydı bu yılın hayatıma kötü şeyler kattığını söyleyemezdim. Ama şimdi kayıplarım, acılarım , hüzünlerim ve kabullenmek zorunda kaldıklarımla benim için fazlasıyla kötü geçmişti bu yıl.

Zaman insanların uydurduğu bir kavramdı aslında. Saatler , günler, haftalar , aylar ve yıllar. Bir yıl geçti diyecektik. Halbuki bu geceye uyuyup bir sonraki sabaha uyanacaktık. İnsan oğlu neden uydurdu zaman denilen bu şeyi birçok kez düşünmüştüm. Bir sürü somut şey vardı; tarım için, savaşlar için, güneşin doğuşunu ve batışını hesaplamak için....

Ama ben şimdiki insanların zaman kavramına bu şekilde baktıklarını düşünmüyordum. Mesela ben " geçti" diyebilmek için kullanıyordum zamanı. "Zamanla geçer", "zaman herşeyin ilacıdır", " baban öleli on yıl oldu Hazan. Hâlâ acın bu kadar taze olamaz", "Berrak öleli dokuz ay oldu Hazan. Hâlâ kendini suçlayamazsın", "Ecrin öleli bir hafta oluyor neredeyse . Zamanla alışırsın", ve dahası için kullanıyorum.

Ve bazen zaman diye birşeyin var olması, herşeye , herkese rağmen geçiyor olması beni rahatlatıyordu. Çünkü bazı gemilerin limandan zamana karşı uzaklaşmasını buruk bir gülümsemeyle izlemek o geminin , o limandan asla ayrılmayacağını bilmekten daha az can yakıyor.

Bazı gidişler güzeldir. Hiçbir şey sonsuza kadar olduğu yerde kalmamalıdır.

*****
Askeriyeye giden toprak yola yaklaştığımda bir benzin istasyonunda durup çocuklar için birer tane çikolata almıştım. O kadar zaman o şerefsizlerin elinde kalmış ve muhtemelen çok korkmuşlardı. Belki bu küçük hediyem onları bir nebzede olsa gülümsetirdi.

VATANAŞK ( Askeri Kurgu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin